İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

İlk aşklar, kırık kalpler ve yumurtalar

Selin Beni Terk Etti, her yaştan edebiyatseveri metinde tutabilen, keyifli ve dinamik bir anlatıma sahip. Aynı özeni yarattığı karakterde de görmek mümkün.

Yazan: Deniz Poyraz

2013, Türkiye’de yaşayan herkes için tuhaf bir seneydi. Hele bahar ayları, içinde sakladığı büyük değişimi son günlerinde salıverdi sokağa. Caddeleri, meydanları kalabalığa teslim vaziyette, aylarca marşlarla şarkılarla yankılandı büyük kentler. Kimileyin üzen, hırpalayan fakat çoğu kere şenlikli buluşmalar, gaz ve toz bulutu altında devam etti o yaz. Kişisel öyküler birbirine eklenip bir nehir roman oldu; tarihin ummanı, İstanbul’un kalbinden yazılan satırlarla bir mertebe daha yükseldi. Bu her ne kadar yetişkinlere dair bir mesele olsa bile -kentteki tahribat ve buna bağlı olarak kabaran öfke ve itiraz da o derece büyüktü kiyaşananlara tanıklık eden başkaları da oldu: Kediler, köpekler, kuşlar ve çocuklar gibi.

Fatih Debbağ’ın 2018 Tudem Edebiyat Ödüllerinde birinciliğe layık görülen romanı Selin Beni Terk Etti, tam da o yıl yaşanan toplumsal ve kentsel değişimleri atmosferine alıyor. Kentin kültürel yapısını tahrip eden dönüşüme, İstanbul sokaklarında dolaştırdığı Deniz adında bir çocuğun iç dünyasından baktırıyor okurunu. Deniz’in, kız arkadaşı Selin’le bir türlü yürümeyen ilişkisi, kaldırıma saçılan yumurtalar, anne ve babasının boşanma arifesinde oluşu gibi şahsi meseleleri de bu atmosfere karışıyor. Romanın hemen başında okura gösterilen bu mikro ve makro düzeydeki açmazlar, ilerleyen sayfalarda derinleşip birbiri içine geçiyor. Deniz hem kendisini hem ailesini hem de içinde yaşadığı toplumu ilgilendiren bir hikâyeler zincirine doğru adım adım ilerliyor.

Fatih Debbağ kendini, çocukluğundan ve ilk gençlik yıllarından bu yana edebiyatla içli dışlı bir okur olarak tanımlıyor. Zira yazarın kullandığı dilin akıcılığı, anlatıcı-kahramanın kendini ifade ediş biçimindeki tutarlılık, akışın ritmi, sözcük seçimindeki titizlik ve zenginlik, yazarın okurluğuna verdiği bu emeğin tezahürü olsa gerek.

Selin Beni Terk Etti, her yaştan edebiyatseveri metinde tutabilen, keyifli ve dinamik bir anlatıma sahip. Aynı özeni yarattığı karakterde de görmek mümkün. Deniz’in yaşam karşısındaki bitmek bilmez merakı, heyecanı ve insan ilişkilerindeki atikliği, kurduğu dostlukların onarıcı yanı, anne ve babasının eğitimli, entelektüel ve anlayışlı bireyler oluşu hayatın tuhaf cilveleri karşısında her an yön değiştirmeye meyilli kırılgan dünyasını ve yaşadığı çocuksu melankoliyi dengeliyor.

Kurgunun iskeletini Deniz’in günlük rutini oluşturuyor. Yukarıda bahsettiğimiz ilişkiler (aile, dostlar, kent) çemberinde genişleyip kısalan, kimileyin kalbin bir odacığına sıkışan manzaralarla beraber genel olarak klasik bir akış hâkim romanda. Bunca ilişki elbette duygusal pek çok iniş çıkışa gebe. Fakat kimi bölümlerde bu duygu-durum değişimi pek ani oluyor. Misal, Deniz anne veya babasıyla bir konuyu hararetle tartışırken ya da Selin’le alâkalı bir meseleye kafasını takmışken birdenbire neşeyle yemek tarifi anlatmaya başlayabiliyor. Bazı meselelerde öfkesini/sevincini yeterince hissedemiyor, aklından geçenleri tam manasıyla bilemiyoruz. Belki yazar bu hâli çocukların gelgeç heveslerine, uçarı düşlerine yormamızı beklemiştir, olabilir. Neticede tastamam bir ruhsal tutarlılığı yetişkinlerden bile beklemek mümkün değilken çocuklardan ummak doğru olmaz elbette. Öte yandan, hikâye ilerledikçe Emek Sineması’nın yok edilişiyle, tarihi tiyatroların kapanışıyla ve nihayet Gezi Parkı’ndaki ağaç katliamıyla adım adım yıpratılmak istenen İstanbul’un yiten dokusunu Deniz’in gözünden bu derece nahif ve göze sokmadan aktarabilmek saygıdeğer bir çaba.

Başta da demiştik ya, 2013 herkes için acayip bir seneydi diye. Bu teze evvela Beşiktaş taraftarları katılacaklardır. O yıl, 1947 yılından bu yana tüm iç saha maçlarını oynadıkları ve “yuva” belledikleri İnönü Stadı’nın yıkımına başlanacaktı, hatırlayınız. “İnönü’deki son maçı seyretmezsem gözüm açık gider,” diyerek işini gücünü bir kenara koyup ta Hollanda’dan, Almanya’dan hatta Amerikalardan uçağa atlayıp maça gelen taraftarlar vardı semtte. Deniz ve babası da o gün işte bu tarihi maçtadır. Tribünde maç saatini beklerken Deniz’in burnuna daha evvel duymadığı tuhaf bir koku gelir. Art arda yüzlercesi yakılan kıpkızıl meşalelerden, stadyum dışında köfte ekmek satan seyyar tezgâhlardan yükselen kokuyu bile bastıran ağır bir kokudur bu. Ekşi, kesif, boğucu, göz yaşartıcı. Kent belleğine, toplumun mimariyle kurduğu duygusal bağlara, senelerin hatırasına saygısı olmayan bir karanlık ortalığı savaş alanına çevirecektir. Ancak hem Deniz’in hem tribünde ailesiyle maç seyretmeye gelmiş Deniz gibi pek çok “yavru kartal”ın hem de Beşiktaş’ı gönül tahtının tepesine koymuş on binlerce taraftarın âh’ını alanlara, Beşiktaş’ın ünü dünyaya yayılmış taraftar grubu çArşı’nın da sürprizleri olacaktır Gezi Parkı’nda.

Selin Beni Terk Etti ilk aşkın acayipliğinin, yeni dostlar edinme telaşının, saf mutlulukların, farklı olana duyarlılık geliştirebilmenin, görmenin, işitmenin, sözünü söylemenin ve en çok da fark etmenin romanı. Bu saydıklarımızı sevinçli bir oyunsulukla yaparken, “oyuna başkalarını da almanın” romanı. Yazar Fatih Debbağ’ın bundan sonraki eserlerini merak ediyor olacağız. İyi okumalar…

Selin Beni Terk Etti
Fatih Debbağ
Tudem Yayınları, 120 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More