İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Ayrımcılığı işaret eden ellerin romanı

2021 Schneider Aile Kitap Ödülü sahibi Bana Bir İşaret Göster, duyma engellilerin dünyasına bir çocuğun rehberliğinde girmede, ayrımcılığın nasıl da yaygın bir hastalık olduğunu anlatmada gözü kara bir girişim. Yazarın kendisinin de duyma engelli olması, romanı daha da ilginç kılıyor.

Yazan: Emel Altay

Bana Bir İşaret Göster, pek çok yönden bir benzerine rastlaması zor bir çocuk kitabı. İlk olarak hikâye 1805 yılında Amerika’da, beyazların yerlilerin topraklarına yerleşerek kurduğu bir köyde geçiyor. Başkarakteri 11 yaşında sağır bir kız çocuğu. Yaşadığı köyde duyma engelli insan popülasyonu öyle yüksek ki sağır olsun olmasın herkes işaret dilini biliyor ve kullanıyor. Köyde bölge yerlileri Wampanoag Kızılderilileri de sayıca az ve daha çok hizmetçilik gibi işlerde çalışıyor olsalar da yaşamaya devam ediyorlar. Ve romanda atmosferi belirleyen bir detaydan öte bir işleve sahipler.

BU KİTAPTA UMUDUN YANINDA KÖTÜLÜK DE VAR

Bana Bir İşaret Göster, daha önsözünde okurunu uyarıyor: “Bu sayfada umudun yanında büyük kötülük hikâyeleri de var.” Gerçekten uyarının hakkını verdiğini söyleyebiliriz çünkü yer yer Charles Dickens romanlarındaki masum yetimlerin düştüğü zorlu durumları andıran şeyler yaşıyor kahramanımız Mary. Kaçırılıyor, dayak yiyor, hizmetçiliğe zorlanıyor. Ve tüm bu kötülükler başına, korkunç bir ayrımcılıkla, sadece sağır olduğu için geliyor. İyi kalpli insanların olduğu mutlu masallardan fırlamış gibi duran köyünde yaşayıp giderken, köye gelen bir bilim insanının engelli bireylere karşı gösterdiği ayrımcılık ve sözde bilim adına yaptığı çalışmaların kurbanı oluyor. Neyse ki köyünün iyi ve cesur insanları en zor durumlarda dahi Mary’i yalnız bırakmıyorlar. Mary’nin kaçırılması ve zorla tutulduğu bölümler, Dickens romanları gibiyse, kötü adamın elinden kurtulup köyüne dönme sahneleri de Jules Verne, Melville ya da Conrad gibi fırtınayla denizin savaşını ustalıkla resmeden yazarları anımsatıyor. Yazar birbirinden farklı atmosferde ve olay örgüsünde sahneler kurmaktan çekinmediği gibi insanların içindeki kötülükleri de tüm yalınlığıyla masaya koyuyor. Amerikan yerlilerine ya da duyma engelli insanlara, kime olursa olsun sözle, bakışla ya da davranışla yapılan en ufak ayrımcılık Mary’nin gözünden kaçmıyor. Oldukça duyarlı bir çocuk olan Mary, sorgulamanın yanında yüzleşmelerden de kaçmayan biri. En yakınının kaybında kendi hatasının olduğunu düşünüp bunu ailesine anlatması, değil 11 yaşında bir çocuğun bir yetişkinin bile yapmakta zorlanacağı bir davranış. Mary, kendilerine yardımcı olan yerlinin, kendi yaşlarındaki kızıyla kurduğu dostça ilişkiyle ya da annesinin kullandığı bazı kelimeleri ırkçı bulup eleştirmesiyle, özel bir bilince ve duyarlılığa sahip olduğunu ortaya koyuyor.

YAZAR ROMANINI KURARKEN TARİHİ GERÇEKLERDEN YARARLANMIŞ

1800’lü yıllar dünyanın henüz küresel bir köy hâline gelmediği, toplulukların kendi yaşam standartları, ilişkileri dışında kalan dünyayla pek de ilgilenmediği, bilgi sahibi olmadığı zamanlar. Mary de 3 kuşak önce buraya gelip yerleşen dedelerinin izinde köyünde mutlu mesut yaşamını sürdürüyor. Babası ve kendisi, dahası köyün dörtte birine yakın nüfusu sağır olduğu için durumunu normal buluyor, dışarıdaki hayat hakkında hiçbir bilgisi olmadığı için de tüm dünyanın böyle olduğunu düşünüyor. “Böyle” yani insanların bir kısmı sağır, diğer kısmı da duyabilse bile işaret dilini biliyor ve duyma engellilerin de sosyal hayata katılabilmeleri için konuşurken işaret dilini de kullanıyor. Yazar ana temalarından biri olan ayrımcılığı anlatmak için tarihi gerçeklerden yararlanmayı seçmiş ve Mary’nin köyünü Martha’s Vineyard adasında konumlandırmış. Bu da yazara, adanın gerçekten var olan sağır popülasyonunun tarihi bilgilerinden ve hikâyelerinden yararlanabileceği geniş bir alan sunmuş. Adada yerli halktan insanların toprakları uğruna hâlen hak iddia etmeleri de yazara ayrımcılık konusunu işlemede engelli bireylerle birlikte ikinci damarı açmış. Amerikan yerlilerine karşı uygulanan ayrımcılık örneklerinde Mary’nin en yakın arkadaşından annesine hayli kabarık bir liste var ve önsözdeki uyarıyla tutarlı biçimde bunlar, içinde hiç de sevimlilik barındırmayan sert kötülük anları. Yazarın zaman zaman açığa çıkan ayrımcı dilleri dışında normal hatta iyi insanlar olarak çizdiği portreler, romana gerçekçi bir derinlik kazandırması açısından değerli.

Ayrımcılık, sömürgecilik, ırkçılık gibi çocuk kitaplarında işlenmesine pek alışık olmadığımız ağır konularla karşı karşıya bırakıyor yazar bizi. Yazar romanını kurgularken, gerçekten yaşanmış olaylardan ve mekânlardan faydalanmış. Bunun için yaptığı çalışmaları ve okumaları kitabın sonunda anlatıyor. Bir başka gerçeğe dokunan şeyse yazarın bizzat kendisiyle ilgili. Ann Clare Lezotte de tıpkı romanındaki başkarakter Mary gibi duyma engelli. Yazarın kişisel deneyimi, romanın özellikle işaret dilinin kullanıldığı sahnelerinde ve Mary’nin iç dünyasını betimlemede kendini hissettiriyor, “içeriden biri”nin kaleminden çıktığı okura geçiyor. Özellikle Mary’nin iyi hissetmediği anlarda “ellerinin kekelediğini” söylemesi gibi ayrıntılar, okurla karakteri birbirine yakınlaştırıyor.

Bana Bir İşaret Göster
Ann Clare Lezotte
Türkçeleştiren: Arzu Altınanıt
Editör: Merve Çay
Çınar Yayınları, 304 sayfa

 

Show More