İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Zombili Mombili, Antikalı, Lanetli Bir Roman

Aşk romanları yazan bir yazar olsanız ve editörünüz sizden artık korku romanları yazmanızı istese, ne düşünürdünüz? Dahası var; “Okuyorum Korkuyorum” adlı bir projeden bahsedip yazacağınız romanın çocuk okurlara yönelik olduğunu eklese?

Zombili Mombili Roman, başkarakterimiz Özgür’ün kitaplarını basan yayınevinde başlıyor. Yayınevi editörü, çoksatar aşk romanları yazan Özgür’e bu yılın “trend”inin çocuklara yönelik korku kitapları olduğunu anlatıyor ve ancak böyle bir roman yazarsa ilgileneceklerini söylüyor. “Böyle bir roman”dan Özgür’ün anladığı ise “Zombili Mombili”…

Özgür, biraz kibirli ve bencil bir karakter olarak çiziliyor romanda. Çocuk kitaplarına ve tüm korku-gerilim edebiyatına karşı burun kıvıran bir bakışla, istedikleri türde bir kitabı “kolayca yazıveririm,” diye geçiriyor aklından. Ama yayınevindeki görüşmeyi izleyen olaylar, işlerin hiç de öyle kolay ilerlemeyeceğini, zombili mombili çocuk kitabının pekala da onun gibi “koca bir adamın” kabusu olabileceğini gösteriyor. Tabii, Özgür’ün yaşadıkları yazmayla ilgili aksaklıklar değil ama işaret ettiği nokta aynı: İçindeki karanlığı yok edemezsen o karanlığa hapsolursun.

Antika eşyalar, sahiplerinin
ruhunu mu taşır?

Özgür, yayınevinden doğruca eve gitmek yerine etrafta biraz dolaşmayı tercih ediyor. Bir süre yürüyüp yorulduktan sonra mola vermek için önüne çıkan ilk kafeye oturuyor. Kafenin adı Anı. Görünümü de adına uygun; geçmişte çekilip bir kenara fırlatılmış, tozlu, solmuş bir fotoğraf karesini andırıyor. Her şey Özgür’ün bu kafede gördüğü antika eşyalara hırsla göz koymasıyla başlıyor. Kafe sahibi yaşlı kadının (kadının hiç de göründüğü gibi olmadığı, kitabın güzel sürprizlerinden biri), istediği antikayı ücretsiz olarak alabileceğini söylemesiyle Özgür, raftaki bütün değerli antikaları torbalara doldurup mutlulukla çıkıyor kafeden. Niyeti, hepsini antikacıya satıp büyük paralar kazanmak… Ama elde ettiği tek şey, büyük bir lanete tutulmak oluyor. Evine getirip özenle çalışma masasındaki raflara dizdiği antikalar, gece olunca birer birer canlanıp taşıdıkları ruhlara göre kabuslar göstermeye başlıyorlar Özgür’e.

Lanetten kurtulmayı oyun mu sandın?

Dünyanın en yaratıcı yazarı bile, bir yandan çocukları korkutacak zombili mombili bir roman yazmaya uğraşırken gece odasında zombilerin saldırısına uğrayacağını hayal edemezdi herhâlde. Açgözlülükle antikaları alan Özgür’ün gece kabusları, buharlı trenle gelip yatağını saran zombilerden acıyla inleyen masa saatine, kendiliğinden yazmaya başlayan eski bir daktilonun tıkırtılarından hapsolduğu kutuları yırtarak açacağı gümüş işlemeli hançere dek çok zengin bir yelpazede açılıveriyor önüne. Gerçek hayatla ayırmanın imkânsız olduğu kabusların kaynağının antikalar olduğunu hemen kavrayan Özgür, onlardan kurtulmak için her yolu deniyor. Çöpe atmak, antikacıya satmak, online satış sitelerinden satıp tek tek kargolamak… Korku filmlerinde ölmek bilmeyen canavarlar gibi antika eşyalar da her defasında aynı yerlerine, çalışma masasındaki raflarına dönüyorlar. Kabusları da aynı şekilde, her gece Özgür’ü bekliyor elbette.

Lanetin panzehiri: Önyargısız ve nahif çocuk bakışı

Buraya kadarki kısmı, Özgür’ün antikaların başına sardığı belalardan ciddiyetle kurtulma çabasını içeriyor. Özgür’ün başına gelenlere dair derinlikli ya da empatik bir yaklaşımı yok. Süreç uzadıkça da pesimistliği artıyor. Geceleri uyuyamayan, romanına çalışamayan Özgür’ün sinirleri de giderek geriliyor. Oysa hikâyeye Özgür’ün yeğenleri, 8 yaşındaki Nilsu ve 12 yaşındaki Barış dâhil olunca, antikaların gizemi de laneti de yavaş yavaş çözülüyor. Çocukların nahifliği, pozitif yaklaşımı ve önyargısız merak duyguları sayesinde Özgür, adım adım lanetten kurtulma yoluna ilerliyor. Nilsu’nun dayısının lanetli dediği tavşana olan sevgisi, onun uğur getirdiğini söylemesiyle açılan yol, Barış’ın analitik zekâsı ve araştırmacı ruhu sayesinde aydınlığa varıyor. Anlıyoruz ki, kabusların kaynağı antika eşyalar değil, onlara karanlık ruhlarını, korku ve önyargılarını yükleyen insanlarmış.

Zombi hikâyesinden çok daha ötesi

200’ü aşkın eseri edebiyatımıza kazandırmış Aytül Akal’ın kaleminden çıkan Zombili Mombili Roman, sadece çocukları değil her yaştan yetişkini de eğlendirecek, merakla okunacak bir gizem romanı. Başkarakterinin yazar olmasını, biz başından geçenleri okurken Özgür’ün de yaşadıklarını romanlaştırması fikri de hoş bir biçimde kullanılmış. İlk sayfasından itibaren okuru macerasına dâhil etmekte zorlanmayan romandaki Başak İşbilir’e ait çizimlerse, hikâyeye ayrı bir katman sunuyor. Bu hâliyle Zombili Mombili Roman için isminin işaret ettiğinden çok daha zengin ve derinlikli bir roman olarak bahsedebiliriz.

Zombili Mombili Roman
Aytül Akal
Resimleyen: Başak İşbilir
Editör: Hülya Dayan
Tudem Yayınları, 216 sayfa

 

Show More