İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

“Önce okullar kapandı, sonra dertler başladı…”

Dayanışmanın, direnişin ve azmin sahici bir örneğini gösteren Önce Okullar Kapandı heyecanlandıran, merak ettiren ve umut yeşerten bir roman.

Ülke meselelerine değinen çocuk kitaplarını seviyorum, özellikle hikâyenin merkezinde dayanışma ve direniş varsa. Bu kavramları özümsemek çok önemli çünkü her seferinde bizi felaketten kurtaran dayanışma ruhumuz oluyor. Yaşadığımız deprem felaketinin ardından maalesef gördük ki kenetlenmek, haksızlığa ve bilim düşmanlığına karşı cesurca bir olmak, hayatta kalmak için elzem.

Şafak Okdemir’in yazıp resimlediği Önce Okullar Kapandı, bir grup arkadaşın birlikte büyüyüp yaşlanmalarını, haksızlığa dur demelerini ve köylerine, tarihlerine karşı besledikleri sevgiyi anlatan bir direniş romanı. Dağlardan mermer çıkaracaklarını söyleyen ve bunun için doğayı yerle bir etmek isteyenler karşısında müthiş bir direniş sergileyen halkın hikâyesi.

Kadim topraklara, dünyanın en yaşlı sedir ağacının da bulunduğu ormanlara, çağıl çağıl akan nehirlere sahip Toroslarda bir köyde geçen hikâye, okulun ilk günü heyecanla uyanıp hazırlanan Gürsu’yla başlıyor. Gürsu; köyünü, hayvanlarını, arkadaşlarını, okulunu ve öğretmenini çok seven bir çocuk. Okul açılacağı, özellikle de öğretmenine kavuşacağı için öyle sevinçli ki… Çünkü Perihan öğretmenine çok düşkün, aralarında özel bir bağ var, hatta onu köyün “koruyucu perisi” olarak düşünüyor. Aklında bu düşüncelerle pır pır eden kalbiyle evden çıkıp okula doğru yola çıkıyor.

Hikâye yine okulun ilk günü heyecanıyla devam ediyor ama bu sefer yıllar geçmiş, Gürsu karşımıza yaşlı bir çoban olarak çıkıyor. Gürsu Çoban, çocukluk arkadaşları Ümmü Nine ve Musti Dede’yle okullarının bahçesinde buluşuyor. Okul senelerdir kapalı, köyde hiç çocuk yaşamıyor artık. “Önce okullar kapandı, sonra dertler başladı.” Okul kapandıktan sonra insanlar çekip gitmeye başlamış köyden. Bu duruma üzülen üç arkadaş ne yapabileceklerini konuşuyor, sabahtan akşama kadar orada oturup sohbet ediyorlar. Çocukluklarından, öğretmenlerinden, anılarından, köylerinden ve en çok da geçen sene yaşadıkları “o olay”dan bahsediyorlar. Dağdan mermer çıkarmak için ormanları yok etmeye gelen iş makinelerinin karşısına dikildikleri güne geri dönüyorlar.

Hikâyenin bir geçmişe gidilip bir günümüze geri gelerek anlatılmasının, karakterleri çocukluktan yaşlılığa iyice tanıyıp onlarla yakınlık kurmamıza katkısı olmuş. Yazar anlatım biçiminde flashbacklere sık sık yer vermiş, üslubun ana olayların ve merak duygusunun önüne geçmesine izin vermeden bunu yapmayı başarmış. Öte yandan okurun tüm hayatlarına tanıklık ettiği bu karakterleri tutarlı biçimde, giderek derinleştirerek yazması, okuyan ile metin arasındaki bağı güçlendiriyor. İlk başta Gürsu’nun okulu bırakma kararına üzülüp öfkelenirken sonradan Gürsu Çoban bu kararın nedenlerini açıkladığında onu anlayabiliyoruz.

Önce Okullar Kapandı bir yandan örnek alınacak bir dostluğun romanı. Üç çocuğun her zaman birbirlerinin yanında olmaları, beraber gülüp beraber ağlamaları, yıllar içinde hiç değişmeyen şakalaşıp didişme hâlleri, birbirlerine karşılıksız koşulsuz güvenmeleri, omuz omuza direnmeleri, yaşları kaç olur olsun birlikte hâlâ üretmeye çalışmaları arkadaşlığın nasıl olması gerektiğini gösteriyor. Öte yandan hikâyede insanın doğa ve doğup büyüdüğü topraklar arasında kurduğu ilişki de önemli yer kaplıyor. Doğaya, ağaçlara, tarihe sahici bir sevgi, saygı duyuluyor. Bunu kitap boyunca sık sık görüyoruz; Gürsu’nun köyde dolaşma sahnelerinde, çocuğu sayılan keçileriyle sohbetlerinde, ormanda kıyım başlayacağı zaman herkesin canı pahasına kendisini iş makinelerinin önüne atmasında… Zaten kitabın geneline doğanın dinginliği hâkim diyebiliriz. Ağaçlar, hayvanlar, dereler, antik kent, yollar uzun uzun tasvir edilerek önemli anların etkileyiciliğini artırmış.

Dayanışmanın, direnişin ve azmin sahici bir örneğini gösteren Önce Okullar Kapandı, heyecanlandıran, merak ettiren ve umut yeşerten bir roman. Çizimleri ve atmosferiyle hikâyenin içine giriyor, Gürsu’yla dağlarda dolaşıyor, Ümmü Nine’yle birlikte direniyor, Perihan Öğretmen’in yanında güzel bir piknik gününde, geleceğimizi şekillendirecek o nesle tanıklık ediyorsunuz.

Birbirlerini buz gibi suyla ıslatırken, sular ulu ağaçların arasından süzülen ışıkta minik kristaller gibi parlamış, küçük küçük pek çok gökkuşağı belirmişti havada. Ormanın yüksek ağaçlarının ve koyu gölgelerinin arasında ortaya çıkıveren bir ışık ve renk cümbüşü içinde suyla oynaşan çocuklar… Perihan Öğretmen o ânı sonradan şöyle not edecekti: “Çocuklarımın sesleri, kuşları bile coşturmuş, neşeleri ormanın içinden tırmanıp, antik kentin ölümsüz ruhlarını şenlendirmişti. O an, her biri birer eski zaman tanrısı ve tanrıçasıydılar. Bu dağların mutlak sahibi ve geçici sakinleriydiler…”

Önce Okullar Kapandı    

Şafak Okdemir

Resimleyen: Şafak Okdemir

Çınar Yayınları, 184 sayfa

Show More

1 Comment

  • Şafak Okdemir

    O kadar etkilendim ki yazınızdan. Güzel görüşleriniz ve romanımın içinde yaptığınız derinlikli yolculuk için teşekkürler.

Comments are closed