İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Hangi kapı müziğe açılır, hangi kapı edebiyata?

Bilgi kuru değildir, hele tüm algıları açık çocuk için görselleştirildiğinde hiç değildir. Oysa bilginin hizmetine koşulan edebiyat çoğu kez kuru hâle geliyor.

Yazan: Suzan Geridönmez

Çocuk edebiyatı kapsamına giren kimi kitabın edebi olmak gibi güçlü bir iddiası yoktur. Öncelikli derdi özgün bir hikâye anlatmak ve o hikâyeye uygun dili yaratmaktan çok, uygun bir hikâye aracılığıyla belli bilgileri iletmek olan bu eserlerin çoğu biçimi itibarıyla kurgu, niyeti itibarıyla kurgu dışı diye nitelendirilebilir. Belli bilgileri kuru kuru aktarmak yerine bir hikâyeye yedirerek okura ulaştırmaya çalışmak çocuk kitabı yazarlarına özgü değil, ancak çocuklar böylesi kitaplarla yetişkinlere oranla kat be kat fazla karşılaşıyor.
Modi Çalgıların Peşinde de bunlardan biri. Daha isimden çalgılarla ilgili bir eser okuyacağımızı anlıyoruz. Arka kapakta, “Çalgıların dünyasını keşfetmek için harika bir fırsat!” olarak sunulan hikâyenin didaktik amacının altı da çiziliyor: “Kim bilir, belki siz de tıpkı Modi gibi, çalgıları yakından tanıdıktan sonra içlerinden biriyle yakın arkadaş olmak isteyeceksiniz.”
İçeriğe dair doğru ipuçları veren arka kapak yazısı eserin gerçek hedef kitlesine işaret ediyor. Çocuklara çeşitli müzik aletleri tanıtmak, hatta içlerinden birini çalma hevesini uyandırmak için kurgulanan bir öykü arayan ebeveynler, öğretmenler (özellikle de müzik öğretmenleri) ve müzikle gönül bağı bulunup da çalgılar hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen çocuklar için bu kitap birebir.
Yazar İdil Akçıl da bir piyano öğretmeni ve “Arkadaşım Müzik” adlı radyo programını hazırlıyor. Modi Çalgıların Peşinde onun ilk kitabı.
Hikâyenin başında annesi tarafından sık sık konsere götürülen Modi ile tanışıyoruz. Modi dinlediği çalgıların dünyasını çok merak ediyor. Küçük kız bir konser çıkışı dağılan kalabalıkta annesinden kopuyor. Ona ulaşmak için sahneye fırlayınca da kendini gizemli orkestra çukurunda buluyor. Burada karşılaştığı trompetin konuşmasına bir an şaşırsa da parlak çalgının peşine takılıp çok sayıda müzik aletinin onları beklediği otobüse binmekte tereddüt etmiyor. Yolculuk, giriş kapısında “Çalgıların Dünyasına Hoş Geldiniz” tabelasının asılı olduğu yerde sona eriyor. Burası rüzgâr esince ağaçlardan notalar dökülen bir orman. Modi, şimdi ne olacak diye düşünürken, kuşlar önce dev yapraklara topladıkları nota tepeciklerini, ardından küçük kızı uçurup “Çalgı Kardeşliği Pikniği”ne götürüyor. Birlikte eğlendikten, çalgılar notalarla karınlarını doyurduktan sonra sıra çözülmeyi bekleyen bilmecelere geliyor.
Her biri Modi’yi başka bir eve götürüyor. Yaylanan Ev’i keşfedip ilk bulmacasını çözerken yaylı çalgılarla ilgili değerli bilgiler ediniyor. Rüzgârlı Ev’de ikinci bulmacanın ipuçlarının peşine düşerken nefesli çalgıları daha yakından tanıyıp sesi oluşturanın nefes olduğunu keşfediyor. Üçüncü bulmacaysa telli çalgılarla ilgili. Modi, Tel Tel Ev’de arpın 47 tele sahip olduğunu ve geçmişinin ta ok ve yaya dayandığını hayretle fark ediyor. Artık sırada dördüncü ve son bulmaca var. Şeffaf bir kanoyla yaptığı yolculuk Modi’yi denizin altına, Ritmik Ev’e götürüyor. Burada vurmalı çalgıların dünyasını gözlemleme fırsatı buluyor ve bir deniz kabuğundan ritmin eski Yunan dilinde akış anlamına geldiğini öğreniyor. Modi doğru sonuca ulaşınca çalgılar dünyasından ayrılma vakti de geliyor. Kızın hüznünü hisseden piyano onu avutmaya çalışıyor: “Üzülme,(…)Bir ya da birkaçımızı çalmayı öğrenip istediğin zaman dünyamıza katılabilirsin.”
Böylece kurgunun didaktik amacı da tamamlanmış oluyor. Sonuçta okur çalgılar hakkında ayrıntılı bilgiler edindiğine göre onu bir çalgı öğrenmeye ve iyi bir müzik dinleyicisi olmaya özendirmek de gerekiyor. Eserin edebi iddiasına (ya da iddiasızlığına) uygun olarak hikâyenin sonu, böyle durumlarda kurtarıcı bir fonksiyon üstlenen “rüya” daha doğrusu “rüyadan uyanma” ile bağlanıyor. Gerçi gözlerini açtığında karşısında annesini bulan Modi’nin eteği ıslak. Yoksa küçük kızın Çalgıların Dünyası’na yaptığı yolculuk gerçek mi? İşte bir klişe daha…
İnsan ister istemez edebiyata gerek var mıydı, diye düşünüyor. Böyle bir eser neden doğrudan kurgu dışı olarak tasarlanmaz, demeden de edemiyor. Sonuçta yazar, çalgılar hakkında birçok temel bilgiyle bir dizi ilginç ayrıntıyı okura nasıl sıkmadan aktarabileceği üzerinde ciddi anlamda düşünmüş, yaratıcı benzetmeler bulmuş, öğrenmeyi heyecanlı kılan yollar denemiş, yaş grubuna uygun bir dil kullanmış. Kısacası çocuklar için kurgu dışı bir eseri başarılı kılan birçok kıstası yerine getirmiş. Edebiyatsa bu çabanın gölgesinde kalmış ya da kapsamı altında ezilmiş.
Modi kitabın ana kahramanı ama çalgıları merak etmek dışında özelliği yok. Çalgıların Dünyası’nın tüm öğeleri bilgi vermeye hizmet ettiğinden bu fantastik âleme uygun atmosfer doğmuyor. Bulmacaların tıkandığı yerde Dudak ya da Çevirgeç doğrudan açıklamalarla devreye giriyor, okursa maceranın seyircisine dönüşüyor.
Kitabın çarpıcıdan ziyade sempatik çizimlerle bezenmesi başka bir sorunun kapısını aralıyor: Neden önceliği bilgi aktarmak olan çocuk kitapları illüstrasyonun gücünden yeterince faydalanmıyor? Sonuçta bilgi, bir sözcük ya da formül dizgesi olmaktan kurtulup yaş grubuna uygun bağlamlarıyla ulaştırıldığında kuru değildir, hele tüm algıları açık çocuk için görselleştirildiğinde hiç değildir. Oysa bilginin hizmetine koşulan edebiyat çoğu kez kuru hâle geliyor.

 

 

 

Modi Çalgıların Peşinde
İdil Akçıl
Resimleyen: Elif Balta Parks
Kuraldışı Çocuk, 128 sayfa
Show More