İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Bir aile, artısıyla eksisiyle…

Tienti, yazdığı türün hakkını veren yazarlardan. Okurunu bahane etmiyor; hassas, zorlu insanlık durumlarına değinmekten çekinmiyor. Romanda göçmenliği, dışlanmışlığı, ön yargıları, hükümlülüğü, uyuşturucu tacirliğini, onlara eşlik eden toplumsal meseleleri görüyoruz.

Yazan: Mehmet Erkurt

Kemerlerinizi bağlayın, gözlerinizi açın ve -yaşanacak, tanık olunacak ya da öğrenilecek her şeye rağmen- gülümsemeye hazırlanın! Çünkü karşımızda, hayatı, içerdiği bütün sertliklere rağmen gülümsetecek bir anlatıma büründüren Alman gençlik edebiyatının kaçırılmaz bir örneği var. Benjamin Tienti’den Salon Salam: Biri Daima Özeldir.

Kulağa öyle geliyor ama hayır, bir şarküteriden söz etmiyoruz. Burası Salman 44 adında bir berber salonu. Ancak içeriyi görmeye çalışmayın boşuna, çünkü her yer -vitrin dahil- müşterilerin fotoğraflarıyla dolu. Haklısınız böyle düşünmekte ama yine hayır, burası ünlülerin geldiği bir berber salonu değil. Fotoğraflar, sizin benim gibi, sıradan müşterilere ait. Berberin on iki yaşındaki kızı Hani, her müşterinin, tıraş öncesi ve tıraş sonrası olmak üzere ikişer fotoğrafını çekiyor, tab ettirip bulduğu yere asıyor. Yer bulamazsa, eskilerden birileri duvardan iniyor, yerine yenileri geliyor. Berber salonu sadece onu işleten aile ve müşterileriyle değil, değişen fotoğraflarıyla da yaşıyor.

Hani ve ailesi Almanya’ya başka bir ülkeden göçmüş. Her göçmen gibi, belli bir dışlanmışlığa uğradıklarını çok geçmeden anlıyoruz.

Onları tanıyıp sevenler de çok, tanımadan sevmeyenler de. Öyküde, işimiz daha çok tanıyıp sevenlerle. İyisiyle kötüsüyle umursayan ve önem verenlerle. Zira Hani’nin böyle bir ilgiye belki de her zamandan daha çok ihtiyacı var. Çünkü terk edilmiş hissediyor. Annesi kayıplara karışmış durumda. Bir iş gezisinde olduğu söyleniyor, ancak söz konusu gezi uzadıkça uzuyor. Annenin gönderdiği mektuplar, soru işaretleriyle darmadağın bir çocuğun gereksinim duyduğu ilgiyi göstermekten, içinde açılan boşlukları doldurmaktan ve aradığı cevapları sunmaktan çok uzak. Aksine, yeni sorular merakı sürekli körüklüyor.

Ama biz Hani’yle ilk kez o berber salonunda karşılaşmıyoruz. Kitap, bir bankada başlıyor. Hani’nin soymak üzere kollarını sıvadığı bankada. Niçin mi böylesine delice bir işe girişiyor Hani? Ve bu absürtlüğün sonrasında onu neler mi bekliyor? Hepsi, geçmişten bugüne uzanan bir sebepler ve sonuçlar silsilesi içinde, Salon Salam: Biri Daima Özeldir’de anlatılıyor… Kitabı bitirdikten sonra en başa dönüp, Şeyh Sadi’nin Gülistan’ından, yazarın seçtiği alıntıyı hatırlamak, ikinci bir final gülümsemesi için birebir.

Benjamin Tienti otuz sekiz yaşında, genç bir yazar. Farklı öğrenci gruplarıyla, çeşitli okullarda çalışan bir eğitimci aynı zamanda. Bugün de Berlin’de, Türkiye kökenli nüfusun yoğunlukla yaşadığı bir bölge olan Neukölln’de bir okulda çalışıyor. Salon Salam: Biri Daima Özeldir onun genç okurlar için kaleme aldığı ilk roman. Üstelik 2018 Alman-Fransız Gençlik Edebiyatı Ödülü’ne değer görülen bir ilk roman.

Tienti, yazdığı türün hakkını veren yazarlardan. Okurunu bahane etmiyor; hassas, zorlu insanlık durumlarına değinmekten çekinmiyor. Romanda göçmenliği, dışlanmışlığı, ön yargıları, hükümlülüğü, uyuşturucu tacirliğini, onlara eşlik eden toplumsal meseleleri görüyoruz. Çünkü kendisiyle benzer koşullarda yaşayan pek çok çocuk gibi, Hani bu gerçekliğin içinde. Sevgiden yana son derece cömert bir insan olan babası, annenin yokluğunu karşılayabilecek, tek başına bir ebeveyn iletişimini kurabilecek yetkinlikte değil. Babanın kardeşi ve berber salonunun ortağı İbo Amca ise, ilgisi, kahkahası, desteği ve koruyuculuğunun ardında pek çok cevapsız soruyu taşıyor. O çok merak ettiğimiz geçmişe dair sorular… Aile dediğimiz kurumun, seçtiğimiz insanlardan değil, kendimizi içinde bulduğumuz bir topluluktan oluştuğunu yeniden hatırlıyoruz.

Ancak her olayı ve olumsuzluğu, kurtarıcı bir gülümsemenin eşliğinde okuyoruz. Almanya ve Avusturya çocuk ve gençlik edebiyatında sık sık gördüğümüz bir özellik bu. Birinci ağızdan anlatıcının akışa kattığı tempo ve mizah da buna destek oluyor. Bu, okumayı son derece zevkli ve akıcı kılan, ciddi meseleleri ve haşin durumları göğüslemeyi kolaylaştıran bir tercih. Elbette yazarın ve çevirmenin belli bir ustalık ortaya koyması gerekiyor. Çünkü çocuk kitaplarında birinci tekil şahsın tekdüzeliğe, teksesliğe düşmesi işten bile değil. Romanın çevirmeni Olcay Geridönmez, kuvvetle muhtemel Benjamin Tienti’yle birlikte, bu anlatımın üstesinden hakkıyla gelmiş.

Büyük ilgiyle takip ettiğim Ginko Çocuk’un her yayını benim için merak konusu. Bir küçük notu arka kapak yazısı için bırakacağım. Çünkü arka kapakları okumak ayrı bir zevk. Malum, bambaşka bir düşünüşün ve çabanın eseri. Ne yazacağınız, ne kısalıkta tutacağınız, hangi harf ve boyutlardan yararlanacağınız, ne kadar alan ayıracağınız, neleri vurgulayacağınız, nasıl bir hitabet seçeceğiniz; tanıtımın gücüyle edebi gerçeği, kitabın özeliyle yayınevinin kurumsal genelini o kısacık metinde nasıl dengeleyeceğiniz hep göz önünde bulundurulan incelikler. Tienti’nin kurgusu da kendine özgü bir gelişim, bir açılım izliyor. Olayların gelişimi ve Hani’nin yaşadıkları, okurun merakını aynı şekilde yönetiyor. Arka kapak metninin, yeni baskılarda buna biraz daha eşlik eder nitelikte olması, sürprizleri açık etmemesi, olayın nasıl sonuçlanacağını metinden önce hissettirmemesi, yeni okurların çok daha hoşuna gidecek, buluşmanın zevkini artıracaktır.

Salon Salam: Biri Daima Özeldir
Benjamin Tienti
Türkçeleştiren: Olcay Geridönmez
Ginko Çocuk, 180 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More

1 Comment

Comments are closed