İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Yalnızlığını kırpıp dünya kuranlara…

Kesiklere ve kırpıntılara hak ettiği değeri ancak bir çocuk verebilir. Gölgelerden hayvanlar, bulutlardan gemiler, annelerden süper kahraman yaptıkları gibi kâğıda dokunmalarıyla evreni tasarlamaları bir olur.

Yazan: Adnan Saracoğlu

Kâğıttan ve makastan oluşan bir acun, küçük değil üstelik dev bir acun. İşin içine gazete, dergiler, haberler, resimler de girince değmeyin keyfimize. Çocukluk ve gençlik hatıralarıyla iç içe birçok şey geliyor aklıma. Burroughs’un cut-up tekniği; Sevim Burak’ın sözcükleri kırpıp kırpıp perdelere iğnelemesi; dedemin evinin soğuk dip odasında Yankı, Nokta, Tempo dergileriyle sürdürülen bakma kesme, kesikleri istifleme, kırpıntıları cumurlama mesaisi… Yine dedemin bir sandık dolusu Akbaba dergisinin içine gömülüp on yedi yaş aklımla sevdiğim karikatürleri kesip gerisini enkaza çevirme densizliğim; Enis Batur’un kesiklerle ilgili nefis yazıları…

Kesiklere ve kırpıntılara da hak ettiği değeri ancak bir çocuk verebilir. Sınırları yetişkinler çizmeye kalkarken gece çişe kalkıp onları bulanıklaştırır çocuklar. Gölgelerden hayvanlar, bulutlardan gemiler, annelerden süper kahraman yaptıkları gibi kâğıda dokunmalarıyla evreni tasarlamaları bir olur.

Kutlu çocukluk demlerini unutmayan Julia Friese ile Christian Duda kafa kafaya verip son derece özgün bir kitabı nakşetmişler. Çizicibaşı Friese ile sözcükçübaşı Duda’nın uyumu mükemmel. Kimi resimli kitaplarda sözcüklerin hâlsizliğine üzülür kimilerinde de çizginin avare dolaşmasına canımız sıkılırdı. Burada bir sütuna sarılan yılanın ve sarmaşığın bambaşka büyük ve ihtişamlı gövde kurmasına benzer bir durum var. İki teklemeyen ve tavsamayan usta, çocuğun aklına uyuyor. Ölçülüp biçilmiş birkaç sözcük, bin parçalı kolajla dünyalar bozup, dünyalar kuruyor.

Kocaman anne ve baba suratı yüzümüze çarpılıyor kitabın girişinde. Suratsızlar, ne olduysa… Sonraki sayfada, teve’nin himayesine girip laf olsun diye vıdı vıdı ettikleri anlaşılıyor. Anlamsızlıkta pek güzel anlaşıyor ikisi. Kahramanımız çocuk, dizlerinin üstünde gazetelere eğilmiş; çocuğun halısı, eşyası, oyuncakları ve dünyası bu sevimsiz kâğıtlar. Farklı kıyafetler nedir bilmiyor, farklı yamaları ise iyi biliyor. Tatili, sirkleri, hayvanat bahçelerini de iyi biliyor çocuk; dünyayı çok iyi tanıyor, üstelik odasından dışarı adımını atmadan.

Mantıksız şeyler dünyanın anayasası olmuş savaşsız bir gün geçmemişken, sınırlar ailelerin ortasından geçmiş çocuk anasının dilini beş yaşında anlamaz olmuşken, kahramanımız çocuk pek mantıklı bir dünya kuruyor aslında. Balinaların yamacına filler konuyor, dinozorlar zeplinlere racon kesiyor, Wright kardeşlerin uçan zamazingosunu maharetli bir balerin tutmuşken, Amerikan futbolcusu uçurtma niyetine çekiştiriyor, dev kamyonların tepesindeki sıcak hava balonu sepeti yerindeki yerliyi uçuruyor. Bulut şeklindeki gazete kesiğinde Usame bin Ladin’in ve yanlış İslam’ın esamesi okunuyor. Savaşın ve tüm kötü şeylerin buharlaşıp uçmasını diliyor insan. Görsel dil, çocuğun hızına uyum sağlayıp karmaşıklaşıyor; çengel bulmacalar, mikro kırpıntılardan balıklar, lego adamın dehlediği kanatlı deve, savaş artığı binalar…

Anne el koyuyor evrene, çocuk yine yapar nasıl olsa. Çöp konteynırından ödünç alınan yeni evren malzemeleri karşımızda. Kitabın en çok yazı barındıran sayfalarında peygamberdevesiyle tanışıyoruz tam anlamıyla. Çocuk kozmosa göz kırpıyor bu kez, hem de bin gözüyle binlerce kez.

İş makinasının, kayakçının ve çocuğun buluştuğu müthiş biçim, çıldırmış dünyaya anlam ve güzellik katıyor. İnsansız hava sahasında kocaman nefesleniyoruz, insan kalabilmemiz sanki insanlardan kaçmamıza bağlı. Kitabın başındaki suratsız ana babanın dermanı, bu yemyeşil böcek sayfası. Gelin görün ki, babanın insafına kalıyor o da. Baba, ısrarla çocuk ve yatak görüyor. Böceğe ve çayıra gözü kesmiyor. Böceğin sırtını okul çantası sanıyor. Teve’nin vıdı vıdısını dinleyen adam, saçmadan bahsediyor.

Peki odaya dönüp gözlerini pörtleten, çocuğun şaşkın bakışları karşısında dizlerini kırıp vıraklayan da kim? Ranza sandığımız yerde yeşeren orman da ne? Ruhsuz zemindeki toprak çatlakları da neyin nesi? Ya bu, bu bizim suratsız annenin gülümsemesi mi?

Yetişkinlere elbette güveniyoruz, yeter ki çocuk aklına uysunlar; odamıza dalıp kuğursunlar, vıraklasınlar.

Kırpıntı
Christian Duda
Resimleyen: Julia Friese
Türkçeleştiren: Olcay Geridönmez
Ginko Çocuk, 44 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More

2 Comments

Comments are closed