İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Lunalos Adası’nın gizemi, garantili yüzme öğretir!

Gündelik yaşamla, fantastik bir yaşamın iç içe geçtiği bir cesaret öyküsü bu. Hepimizin, her yaşta bir “Gaddar Unke”si vardır, sayısız çeşitlilikteki korkularımızın simgesel bir karşılığı olarak…

Yazan: Cahit Ökmen

Bir yunusun uzattığı hortumun ucunu şnorkel gibi ağzınıza sokuveriyorsunuz. Diğer ucu göğe doğru uzanıyor. Başınızın üzerinde iki gümüş martı uçuyor ve hortumu gagalarıyla tutuyorlar… Ne mi oluyor? Yüzme öğrenmenin hemen eşiğindesiniz. Cesaretinizi sınamanın, korkunuzu yenmenin, bir adanın gizemini çözmek için bir deniz mağarasının içine çekilmenin… Daha fazlasını söyleyemem, Gaddar Unke’nin gazabından korkarım, ya da…
On yaşındaki Katha, gece yarısı, iğne yapraklı ağaçlar karanlık göğe yükselirken, bir falezin basamaklarından denize iniyor. (Pansiyondaki odasından da pencere pervazından sarkıtılmış bir ip merdivenle inmişti.) Gözleriniz büyüyerek sözcüklerin üzerinde ilerledikçe, bir okur olarak onunla birlikte siz de cesaretinizi sınıyorsunuz.
En başa dönelim: “Herkes en sevdiği tişörtündeki iğrenç bir lekeye bakar gibi bakıyordu bana.” diyor, sınıfta yüzmeyi öğrenememiş tek kişi olan Katha. Bir metrelik atlama tahtası üzerinden havuza atlamaya bir türlü cesaret edemeyip de geri dönünce, arkadaşlarının bakışlarından okuduğu bu. Berbat bir duygu!
Annesinin, deniz kenarında tatile gitme önerisi duraksatıyor Katha’yı, orada da yüzme öğrenemezse, onu yine de sevecekler midir? Şahane bir anne ne yanıt verir buna? “Canım anneannen de yüzme bilmiyor ki!” Yanıtın şahaneliği, Katha’nın düşünme sürecinden bellidir: “Annem genelde söylemek istediği bir şeyi benim kendi kendime anlamamı ister. Bir an düşündüm: anneannemi hepimiz çok seviyoruz. Ona sıkı sıkı sarılıyoruz ve hediyeler alıyoruz. Bugüne kadar yüzme bilmiyor olması, onu sevmemize asla engel olmadı.” Severiz böyle anneleri, onlara böyle yanıtlar verdiren yazarları…
Bizimkiler, falezlerden dik bir basamakla inilen iskelede, koyu lacivert, derin suları da görünce, buranın yüzme çalışabilmek için biçilmiş bir kaftan olduğunu düşünüyorlar. Katha için, adanın gizem çanları da burada çalmaya başlıyor… Annesinin şnorkelli dalgıç gözlüğünü takıp yüzünü boynuna kadar suya daldırdığında, yanına gelen frizbi balık ona bir düdük uzatıyor ve gece tekrar gelmesini istiyor. “Siğilli kurbağa Gaddar Unke konuştuğumuzu öğrenmemeli” diyerek kayboluyor ortadan. Sedeften, yanardöner, beyaz ve kırmızı renklerde bir düdükle şaşkınlık içinde kalakalıyor Katha.
O ne yaman bir cesaret öyle, yüreğiniz ağzınızda Katha’nın merak duygusunun korkularını bastırdığı “gece yarısı gezmelerine” eşlik etmek zorundasınız artık. İlk gece yarısı serüveni de hemen o gece yaşanıyor zaten: Katha, kasabanın kimselerin kalmadığı daracık sokaklarından geçerek, ay ışığının aydınlattığı falez basamaklarından denize iniyor. Balığın verdiği düdüğü var gücüyle üflüyor ve… Deniz Yaveri Yunus, “dalgalara karşı koyamayan bir su topu kadar çaresiz”, kendisini tanıtıyor. Adanın, uzun yıllardır, Gaddar Unke denen, su altındaki bir mağarada yaşayan sarı ve çirkin bir kurbağanın lanetli büyüsünün etkisi altında olduğunu, insanların bedeninden aldığı parçalar yerine balık bedeninden bir şeyler bıraktığını, kasabayı bu büyüden, dolunayın olduğu gece yalnızca Katha’nın kurtarabileceğini söylüyor. Bunun için de ayın güçlü ışığının 500 dolunayda bir ulaştığı su altındaki mağaraya girmek gerekiyor.
Hadi bakalım, seyreyleyin şimdi şenliği. Bundan sonra ne olur, nasıl olur ne siz sorun ne ben söyleyeyim. “Yahu, Katha yüzme bile bilmiyor ki daha… Lunaloslular, seçe seçe Katha’yı mı seçmişler”, diyorsunuz sanırım. Demeyin, benden söylemesi…
Gündelik yaşamla, fantastik bir yaşamın iç içe geçtiği bir cesaret öyküsü bu. Hepimizin, her yaşta bir “Gaddar Unke”si vardır, sayısız çeşitlilikteki korkularımızın simgesel bir karşılığı olarak. Bunlarla baş etme yolu, kitapta fantastik bir kurguyla varlık alanı kazanıyor.
Lunalosluların yardım çığlığı, balık bedeninden parçalar gizleyen insanların varlığını da keşfetmesiyle, Katha’ya bir sorumluluk duygusu yüklüyor. Özerkliği önemseyen bir eğitimle, hükmetmeyen bir sevgi dokusuyla büyüyen özgür insanlar bu sorumluğu en çok hissedenlerdir.
Taş saksıdaki beyaz bir çiçeği Siyam kedisi okşarmışçasına okşayan bir anne, sözcük oyunlarını kızıyla iletişiminde tatlılıkla kullanan bir baba. Katha’nın anne ve babasıyla olduğu bölümler gündelik yaşamın ayrıntılarıyla örülü. Yazar anne ve babayı, “fantastik çılgınlıklar”a dâhil etmiyor; çünkü bu, aynı zamanda Katha’nın bütün karar verişleriyle ve eylemleriyle kendisinin özne olduğu bir büyüme ve bir tür olgunlaşma öyküsü de. Rusalka Reh’in alt metne sızmış “duruş”unu hissetmemek olanaksız.
Kulağında mavi küpesiyle, Sıçan Hanım “Eh İşte”, romana nasıl da kıpır kıpır bir mizah duygusu katıyor, tadından yenmez…
Kitabın künyesinde, “Türü: Resimli Çocuk Edebiyatı” diye bir ibare var. Kitap kapağının, vasat grafik tasarımını bir yana bırakırsanız, sayfalarda resim mesim hak getire. Öyleyse o ibarenin orda işi ne? Oysa anlatılan öykü, çeşitli görsellerle zenginleşmeye o kadar açık ki.
Anarhichas lupus (Deniz Kurdu) balığı, NOAA (Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi) tarafından “geleceği endişeli tür” olarak işaretlenmiş. Bazı balıklar, türlerinin geleceğiyle ilgili bu araştırmaları sezip, başka arayışlar içine mi giriyorlar ne? (Kitabı okuyan bizler, bu bilgi ve yargı üzerine gülümsüyoruz. Kitabın, okuru müthiş ters köşeye getiren finalini merak edenlere duyurulur.)

Lunalos Gizemi Rusalka Reh Türkçeleştiren: Genç Osman Yavaş Final Kültür Sanat Yayınları, 128 sayfa
Lunalos Gizemi
Rusalka Reh
Türkçeleştiren: Genç Osman Yavaş
Final Kültür Sanat Yayınları, 128 sayfa

 

Show More