İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Sevgisi burnundan daha büyük prens

Furnari, mizah patikalarında dolaşıyor; tuhaf suratlı erkekler ve kadınlar arz-ı endam ederek seçilmeye, beğenilmeye çalışıyor. Ne münasebet demenizi bekliyor yazar. Seçilmek, beğenilmek için bu kuyruk telaşesi de ne saçmalık!

Yazan: Adnan Saracoğlu

Denklik kavramının, çocukluğumdan bu yana, yetişkinlerin en yanlış anladığı kavram olduğunu düşünmüşümdür. Yanlış anlamaları yetmezmiş gibi bunun üzerine evlilikler, ortaklıklar kurdurtur, saç baş yoldurturlardı. Kendi mükemmel zihinleri tatmin olduktan sonra dünya yansa fasa fisoydu. Artlarındaki enkaza bir kez olsun dönüp bakmaz, suçu ve suçluyu muhataplarında ararlardı. Narsizmle içiçe bu narkoz, eleştirel bakışı dışladığı için; mutlak doğru-mutlak yanlış sarkacından medet umardı.

Prens Burnubüyük’ün öyküsünde Eva Furnari, bu çirkin bilmişlikle tanıştırıyor bizi. Sarayda yaşayan ve istediği her şey elinin altında olan prens, kendisinin tıpkısının aynısından bir dost arıyor önce; bulamayınca ve bir ozanın çaldığı acıklı şarkı onu farklı yerlere götürünce de olsun olsun sevgili olsun madem diyor. Bir kere dost da sevgili de öyle bulunmaz a ponçik prens! Gönlündekileri aklındakileri paylaşacak yârendir her ikisi de. Birinde belki daha derinlere dalar, kendini tamamlar, hatta aşarsın.
Kriterleri var ama yüceler yücesinin; ölçüyor, biçiyor, çarpıyor, tartıyor küsuratı tamamlıyor ve not veriyor. Mükemmel not dışında hepsi kalıyor, mükemmel notu da kimse alamıyor.

Furnari, mizah patikalarında dolaşıyor; tuhaf suratlı erkekler ve kadınlar arz-ı endam ederek seçilmeye, beğenilmeye çalışıyor. Ne münasebet demenizi bekliyor yazar. Seçilmek, beğenilmek için bu kuyruk telaşesi de ne saçmalık! Eşiniz, denginiz, yareniniz olana bunca yüce yetki verdiğinizde, öykünün sonrası nasıl devam eder? Furnari’nin komik ve şifalı öyküsü şiddetin başrolde olduğu binlerce korkunç ihtimali ima etmeden, çözüme ve güzel olana odaklanarak ilerliyor. Üçten, beşten öte not bilmeyen Prens Burnubüyük’e haddini bir minicik kelebek bildiriyor. Onun peşinden çarşı pazara seğirtiyor, tebdil-i mekân önce şaşırtıyor prensi, sonra gıdım gıdım sağaltıyor. Tahta oturup insan çağırmadan farklı olarak, bu tam bir arayışa ve hiyerarşiden arınıp adanışa dönüşüyor. Bakımsız, süssüz püssüz, beş karış sakallı prens, kendi kriterlerinde ancak iki puan alacağı kılıkla buluyor yarenini.

Geleneksel masalların bugünlerde en çok eleştirilen yanı, aristokrat sınıfı merkeze koyup, diğer insanları değersizleştirmesi. Hiper özne olarak aşırı şişmiş prens, prenses gibi kişilerin ya da babalarının anlamsız kaprislerinin yerine getirilmesi uğrunda milyonda bir sınıf atlama şansı olan köylülerin vs. heba olup gitmeleri. Birçok kereler okuduğum masallarda, kralın, isteklerinin kurbanı olmasını aklımdan geçirmişimdir ve ne yazık ki pek az masal bana bu tatmini sağlamıştır.
Başkalarının kusurlarını listeleyerek yola çıkan prens, listelenmemiş kusurlarıyla savrulduğu çarşıda, önce parasını vermeden elma yemeye kalkıyor, sonra da hırsız diye kovalanınca dar sokaklarda nefes nefese koşturuyor ve derken körolasıca liste dile gelse beş-altıdan fazla not alamayacak heybetli bir hatun tarafından kurtarılıyor. Köylü bir kadının kurtarıcı olması, prensin kurtarılması; cesur ve güzel yeni dünyanın alametifarikaları bunlar.

Kızın toprak bir tasta getirdiği suya hâlâ küçümseyerek bakıp, liste esintili kristal bardağı gözü arayan prense ilk hikmetli cevap gene kızdan gelir; dolu bir tasın, boş bir bardaktan yeğ olduğu. Bu cevap âdeta konuşma, kaynaşma, dertleşme aşamasının doludizgin başlangıç fişeği. Al gülüm ver gülüm ile başlayıp, alların verlerin birbirine karıştığı ve birlikte alınıp birlikte verildiği el ele, diz dize, gül güle bir iletişim dizisi. Meyveye para mı veriliyormuş safhasını çoktan geçen Prens Burnubüyük, Lalezar Doğrusöyler’in bostanından lahana toplamaya, bulaşığa, süpürmeye, pişirmeye hasılı müşterek denilen hayatın önemli bir kısmına omuz vermeye yüksünmüyor.

Gene bir masalda, kız kralı meslek sahibi olmadığı için reddediyordu. Kral kuyumcu ustası olunca evleniyorlardı. Bütün bu yaşananlara bakınca, Lalezar Doğrusöyler, belki de biraz beğendiği sünepe prensi kıvama getirmek için elindeki fırsatı kullanıyor. Bir iki provayla, kaçak sünepe prensten pırıl pırıl bir hayat arkadaşı çıkartıyor. Süt reçelini ve takımyıldızlarını konuşabileceğimiz, birlikte dertlenip, birlikte dinleneceğimiz rüya gibi eşlerin şerefine…

Prens Burnubüyük
Eva Furnari
Türkçeleştiren: Canberk Koçak
Editör: Esra Kökkılıç
Tudem Yayınları, 32 sayfa
Show More