İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Masal diliyle insan hakları

Feridun Büyükyıldız’ın Gök, Deniz ve Toprak adlı kitabı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ndeki otuz maddeyi bir masalın içine taşıyor. Yaşlı Hükümdar, Gök, Deniz ve Toprak adlı üç çocuğunu, uzak diyarlardan bütün insanlığı mutlu edecek on kuralla dönmeleri için üç farklı yöne gönderiyor.

Betül DÜNDER

Gezegende “aklını peynir ekmekle yiyen” tek varlık olarak biz insanlar varız, biliyorsunuz. Üstelik doğaya ve bizim dışımızdaki varlıklara ne şekilde davranılacağının da belirleyicisi olan insandan bahsediyoruz. Bir arada yaşamanın kurallarını/yasalarını da kaleme almış olan insan. O yasalar bütün insanları eşit olarak kuşatmıyor, iyikötü dengesini etiğin merkezi olan iyi lehine çeviremiyorsa, bir işe yaramıyor o insan-lık! İşte bütün bunlardan ötürü, Feridun Büyükyıldız’ın “insan hakları”nı başlı başına bir konu olarak işleyen Gök, Deniz ve Toprak adlı kitabını bugünün kıyım dünyasında çok anlamlı buldum. Evet, insan olmamızdan kaynaklanan pek çok hakkımız var; bunlardan ilki ve en vazgeçilmez olanı da “yaşama hakkı”.İnsan sosyal bir varlık neticede, kendi başına “küçük bir toplum” gibi özelliklere sahip olsa da, başka insanlarla etkileşim içinde hak ve hürriyetlerini öğrenir ve tanımlar. Özgürlük alanları da bütün insanları ilgilendiren sözleşmelerle teminat altına alınır. Üstelik bu sözleşmelere sadece insanlar değil, ülkeler de uymak zorundadır. 10 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler’e üye ülkeler tarafından benimsenen “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi” bu sözleşmelerin en kapsamlısı. Büyükyıldız da bütün insanları ilgilendiren hakların neler olduğunu ve bu hakların ne işe yaradığını masalsı bir dille anlatıyor. Hayatının son yıllarını mutlu geçirmek isteyen yaşlı Hükümdar’ın üç çocuğu vardır: Gök, Deniz ve Toprak. Hükümdar, dünyayı ve evreni temsil ettiğini düşündüğü için çocuklarına bu isimleri vermiştir. Bir gün çocuklarını yanına çağırıp, tüm dünyayı güzelleştirecek kurallar getirmeleri için onları üç ayrı yöne gönderir. Bu üç yönü, fırlattığı üç ayrı okla saptar. Hükümdar farklı yönlere attığı okların düştüğü yörelerden, bütün insanları mutlu edecek kurallar toplamaları için çocuklarını uzak diyarlara uğurlar.

HERKESİ MUTLU EDEN KURALLAR

Kızı Gök, oğulları Deniz ve Toprak, yaşlı hükümdarın son isteğini yerine getirmek için saraydan ayrılıp uzaklara gider. Gittikleri yerlerde karşılaştıkları farklı insan topluluklarının hayatlarından, sadece oradaki insanları değil, bütün insanları mutlu ve memnun edecek evrensel yasalar derleyerek bir yıl sonra, her biri “on altın kural”la geri döner. İlk dönen Toprak’tır. Getirdiği ilk kural, o güne dek hiç kimse tarafından bilinmeyen “özgürlük”tür. Ardından eşitlik, kardeşlik ve mutluluk haklarını sıralar. Gittiği yerde gördüğü kölelerden hareketle, köleliğin insanlık onuruna aykırı olduğunu, asla kabul edilemeyeceğini söyler Hükümdar’a. Sonra ekler: Suçlu insanlar cezalarını çekmeli ama bu asla insanlık dışı olmamalıdır. Böylece “işkence”nin insan hayatında olmamasını da bir kural olarak ortaya koyar. İnsanların yargılanmadan cezalandırılamayacağını, hiçbir insanın işlemediği suçtan dolayı suçlanamayacağını da getirdiği kurallar arasında sıralar. Yaşlı Hükümdar memnuniyetle dinler oğlunu. Ardından Hükümdar’ın kızı Gök, gittiği yerde bazı sıkıntıları aşarak saraya döner ve on kuralı babasının huzurunda sıralamaya başlar. İlk kurala göre, suçu kanıtlanıncaya kadar herkes suçsuz sayılmalıdır. Ardından herkesin kendi ülkesinden ayrılma, başka ülkelere seyahat etme hakkının olması gerektiğini söyler. Kurallarını sıralamayı sürdürür: Herkesin fikir ve ifade özgürlüğü olmalıdır. Ayrıca düşüncelerimizi özgürce ifade etmedikten sonra bir fikrimizin olduğu nasıl anlaşılabilir ki? Gök’ün, gördüğü insanların hayatından toplayıp Hükümdar babasına sunduğu en dikkat çekici kuralı ise yaşadığımız coğrafyada çoğunlukla şiddet ile karşılığını bulan haktır: “Herkes barış içinde toplanma ve örgütlenme hakkına sahip olmalıdır.”

BÜYÜK DEĞİŞİM

Yaşlı Hükümdar iki çocuğunu dinledikten sonra büyük oğlu Deniz’in anlatacaklarını daha çok merak etmeye başlar. Çünkü Deniz, devlet işlerinin nasıl yürüdüğünü öğrenmek için eğitimden geçmiş, vezirlerin yanında büyümüş bir çocuktur. Deniz’in getirdiği kuralların oldukça yeni ve babasının kendi hükümranlığından vazgeçmesini gerektirecek özelliklere sahip oluşunu buna bağlayabiliriz pek tabii. Böyle olduğu için babasına önce bu kuralları uygulayıp uygulamayacağını sorar. “Evet” sözünü alınca da kurallarını sıralamaya başlar: İnsanlar hükümdarlar tarafından değil, kendi seçtikleri insanlar tarafından yönetilmelidir! Herkesin dinlenmeye, boş zamana ihtiyacı olduğunu, insanların çalışma saatlerinin buna göre belirlenmesi gerektiğini söyler. Babasını hükümdarlıktan emekli etmişken, yaşlılar ve çocuklar için de koruyucu kurallar sıralar. Herkesin ücretsiz okullarda temel eğitim alma hakkının olduğunu da ifade eder. Bütün bunlar dışında insanın sanatsal yaratıcılığı, araştırmacı tarafları için de bir kural söylemeyi unutmaz. Hükümdar, çocuklarının getirdiği otuz kuralı madde madde yazdırıp sarayın balkonundan halka duyurur. Böylece özgür ve mutlu bir toplum olma yolunda ilk büyük adımı atmış olurlar. Bugünün çocuklarının, içinde yaşadığımız ülkenin özellikle son dönemlerini “insan hakları” bağlamında değerlendirebilmeleri için bu kitabı el altında tutmalarında fayda var. Başka kitaplarının oyunlaştırıldığını bildiğimiz yazarın bu kitabı da sahnelenmeye ne kadar uygun ayrıca… Haziran’a doğru bakan günlere de ne yakışır bu öykü. Üç kardeşin topladığı Güneş olmasın hem, Ülkü Tamer’in söylediği gibi: “Seheryeli çık dağlara / Güneş topla benim için / Haber ilet dört diyara canım / Güneş topla benim için.”

Gök, Deniz ve Toprak Feridun Büyükyıldız Resimleyen: Vaqar Aqaei Can Çocuk Yayınları, 80 sayfa
Gök, Deniz ve Toprak
Feridun Büyükyıldız
Resimleyen: Vaqar Aqaei
Can Çocuk Yayınları, 80 sayfa
Show More