İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

#AşağıBakmayacağız

Gérard, itaat meselesine en temelden, aileden giriş yapıyor. Çocukluğu “bir bağımlılık durumu” ve “itaat etmek zorunda” kalınan bir dönem olarak tanımlarken; yaşam deneyimi olmayan ve zihinsel/fiziksel yetersizlikler yaşayan çocuğa karşı ebeveyni, doğal otorite olarak konumlandırıyor.

Yazan: Safter Korkmaz

#AşağıBakmayacağız, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin, kayyum rektör atamasını protesto ederken maruz kaldıkları zora dayalı “resmi otoriter” tutuma karşı geliştirdikleri “sivil itaatsizlik” pratiğinin, sosyal medyadaki ifadesiydi. Fransız felsefeci Valérie Gérard’ın kaleme aldığı İtaat mi? İsyan mı? kitabını okuduğumda, bu sosyal medya etiketinin başlığa çok yakışacağını düşündüm. Valérie Gérard, tam da bu ifadenin ardında büyüyen tartışmaya dair; yani otorite, itaat, itaatsizlik, isyan gibi kavramlar üzerine kafa açıcı bir eser meydana getirmiş.

İtaat mi? İsyan mı? ele aldığı konulara, ajitasyona kaçmadan, tartışmayı keskinleştirmeden yaklaşmaya çalışan bir felsefe metni. Yazar, çalışmasını dört ara başlıkla sunuyor okuruna. Bu başlıklar bile okuru düşünmeye teşvik eder nitelikte: “Anne babaya itaat etmeli mi?”, “Ya itaat etmenin kendisi iktidarsa?”, “Neden ve nereye kadar itaat etmeli?”, “İnsan isyan ettiğinde”

EBEVEYNE ITAAT
Gérard, itaat meselesine en temelden, aileden giriş yapıyor. Çocukluğu “bir bağımlılık durumu” ve “itaat etmek zorunda” kalınan bir dönem olarak tanımlarken; yaşam deneyimi olmayan ve zihinsel/ fiziksel yetersizlikler yaşayan çocuğa karşı ebeveyni, doğal otorite olarak konumlandırıyor.(s.13) Ancak bu bağımlılık durumunun -ya da ebeveyn otoritesinin- “çocuğun ihtiyaçlarına cevap veriyorsa meşru” olacağını da belirtmekten geri durmuyor.(s.15) Çocuğun çıkarına olmayan, mantıksız, keyfi emirlerle bezeli bir bağımlılık ilişkisinin kabul edilemezliğinin altını çizerken; ebeveyne itaatin sadece çocukluk dönemiyle sınırlı olduğunu/olması gerektiğini belirliyor. Ebeveyne bağımlılığı, maddi bağımlılık ve zihinsel bağımlılık olarak ikiye ayıran yazar; maddi bağımlılığın, çocuğu itaate zorlayan bir tehdit olmaması gerektiğini hatırlatıyor. Dahası zamanla düşünsel kapasitesi gelişen, kendisine verilen buyrukları değerlendirme yetisine kavuşan ve “hayır” diyebilmeyi öğrenen çocuğun, ebeveyninden zihinsel olarak da bağımsızlaşacağına -bağımsızlaşması gerektiğine- işaret ediyor.

EĞİTİM VE İTAAT
“Peki, ama tüm çocukluğumuzu itaat ederek geçirdiysek nasıl kendi başımıza düşünme yetisine sahip olabiliriz?” sorusuyla ilerleyen Gérard, eğitimin,“çocukları bağımlılıktan otonomluğa, itaat etme alışkanlığından sorgulama kapasitesine sahip olmaya” yöneltip yöneltmeyeceğini de sorguluyor. (s.20) Eğitimi temel bir politik sorun olarak tanımlayan yazar; eğitimin “politik bağımsızlıktan ayrı düşünülemeyen zihinsel bağımsızlığın oluşmasını” sağlayacağını söylüyor. (s.22)

İTAAT VE İKTİDAR
Çocuk ve ebeveyni arasında tanımlanan doğal bağımlılık -ve itaat etme- ilişkisi elbette yetişkinler arası ilişkilerde yoktur. Yazar, yetişkinlerin “yasalara ve yöneticilere itaat etmeyi kabul” ettiklerini ve “toplumsal düzenin böyle sağlandığını” söylüyor bize. (s.27) Yetişkinlerin, başkalarının otoritesini bu kadar kolay kabul edip itaat etmelerinden yola çıkarak “Neden insanlar itaat eder? Bunun sonuçları nelerdir?” sorularına varıyor. Sonra da yanıtlamaya başlıyor: “İtaatin en açık nedeni buna zorlanmadır.”(s.28) Gérard, kaba kuvvetle ya da çeşitli biçimlerde tehditle itaate mecbur bırakıldığımızı belirlerken, bazı
durumlarda insanların bu tehditlere rağmen itaat etmemeyi tercih ettiklerini hatırlatıyor bize. Güç karşısında itaat etmenin anlaşılabilir olduğunu ama kötü yönetimlere karşı direnmenin de nedenleri olduğunu söylüyor. La Boétie’den hareketle ortaya çıkan şu çarpıcı fikri paylaşıyor bizimle: “Halkı itaate mecbur kılan zorba yöneticinin gücü değildir, zorba yöneticinin gücünü yaratan halkın itaatidir.” (s.32)

İtaatin nedenlerinden bahsederken, “zorlama”dan sonra “otorite”den söz açıyor yazar. Otoriteyi, herhangi bir şiddet ya da tehdit olmadan itaat ettirme gücü olarak tanımlıyor Gérard. Bir kişiye ya da kuruma duyduğumuz saygının ve sözlerine duyduğumuz inancın, otoriteyi doğurduğuna işaret ediyor. Örneğin doktorların tıp alanındaki buyruklarına itaat etmemiz, bu tip bir otoriteye örnek verilebilir. Öte yandan, saygı ve inanç ortadan kalktığında, otorite de yok olur. Örneğin söylediklerinin aksini yapan politikacıların kaybolan otoriteleri gibi… Bu nedenledir ki çoğu otorite sahibi, otoritesi üzerine herhangi bir tartışmaya ya da şüpheye tahammül edemez, engellemek ister.

Gerard, itaatin üçüncü nedenini de “rıza” olarak belirliyor. Bireyin ya da toplumun ortak çıkarlarını korumak adına konulan bazı kurallara (örneğin trafik kuralları) uymayı kabul etmemiz gibi.

SORGULAMAK, İTİRAZ ETMEK, DİRENMEK, İSYAN…
“Otoritelere körü körüne saygı duymak sorumlulukların bilincinde olma yetisini kaybettirebilir,” (s.38-39) diyen Gerard; insanları düşünmeye, sorgulamaya, birlikte tartışmaya, okumaya, sorumluluklarına sahip çıkmaya çağırıyor. Bize, otoritenin, mantık çerçevesine sığmayan, bireyin ya da toplumun çıkarlarını gözetmeyen, açıkça yanlış ya da zararlı emirlerine uymama tavrının çoğu zaman zor ama tercih edilmesi gereken davranış olduğunu söylüyor; örneğin aşağı bakmamak ya da aşağı sokaktan yürümemek gibi… “Direnmek, var olduğumuzu kabul ettirmektir,” (s.50) diyen yazar, vicdani retten isyana pek çok zor konuyu
oldukça açıklayıcı örneklerle okuruna anlatıyor.

Bunca ağır konuları genç okur için akıcı dille anlatmayı başaran yazar kadar, metni Tükçeye kazandıran Başak Öztürk’ün hakkını da teslim etmek gerekiyor. İtaat mi? İsyan mı?, gençlerle okuyup tartışabileceğimiz değerli bir kaynak.

İtaat mi? İsyan mı?
Valérie Gérard
Resimleyen: Clément Paurd
Türkçeleştiren: Başak Öztürk
Doruk Yayınları, 80 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More