İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Bir kitap dünyaya ilham verebilir mi?

Yazarımız Doğan Gündüz’ün, Peter H. Reynolds ile gerçekleştirdiği söyleşinin ikinci bölümünü dikkatinize sunuyoruz. Söyleşinin ilk bölümüne önceki sayımızdan erişebilirsiniz.

Söyleşi: Doğan Gündüz – Peter H. Reynolds

Doğan Gündüz: İşbirliğinin sizin için çok önemli olduğunu biliyorum. Benden Bir Tane Daha Olsa güzel bir hikâye. Hikâyenin son cümleleri “O zaman bütün ihtiyacım olan şey tek bir LEO. Sadece ben, sadece bir … hayal kurmak için zamanı olan.” Tek bir Leo olmak işbirliği ile çelişmiyor mu?

Peter H. Reynolds: Sanatçılar esnektirler. Projeye katılmaları için başkalarıyla ne zaman irtibata geçileceğini ve kendilerini dinlemek-rahatlamak ve toparlanmak için inzivaya çekilecek sessiz bir yer bulmanın zamanını biliyorlar. Her şey dengeyle ilgili.
Çok şey yapmaya çalışan biri yıpranabilir ve bu yaratıcı hissetmek için ideal değil. Benden Bir Tane Daha Olsa kitabımın amacı, bizlere, meşgul, yaratıcı insanlara, kendimize dikkat etmemiz gerektiğini hatırlatmak içindi. Etrafımızdakiler, bizim tazelenmiş
hâlimizi takdir edeceklerdir.

DG: Mış Gibi, sizin en sevdiğiniz kitaplardan biri. Hikâyesi, Ramon’un kendini keşfetmesi ve tanıması hakkında. Resim, şiir, sanat insanın kendini bulmasında, oluşturmasında kuşkusuz en iyi yol gösterici. Ama bir yandan da yaşamın kendisi sanat ile ifade edilemeyecek, sadece yaşanabilecek kadar biricik. Mış Gibi, ben de bu düşünceleri çağrıştırdı. Sanat ile özgürleşmek veya sanatın tutsağı olmak arasındaki kaygan yola dikkat çeken bir metin. Sanatsal üretiminizin hayatın elinizden kaçıp gitmesine yol açabileceği endişesini yaşıyor musunuz?

PHR: Çok hoş, sanat ve hikâye yaratmak, benim için, “hayatın tadı”nı çıkarmaktır. Her şeye rağmen insan, özel olarak iyi bir kahveyi keyifle içmek, bir arkadaşla laflamak, bulutların geçişini izlemek için de ara vermelidir. Merak etmeyin, bunlara düzenli olarak hayatımda yer veriyorum.

DG: Kalbinin Sesi’nde Raj içinden geldiği gibi çalarak bir müzik yolculuğuna çıkıyor. Yeteneğini gören babasının yönlendirmesiyle aldığı eğitimle yetkinleşirken bir o kadar da müzikten, aslında kendi doğallığından ve yaratıcılığından da uzaklaşıyor. Kendini bulduğu müzik zamanla onun için bir yüke dönüşüyor. Kalbinin Sesi’nde sanatı (müziği) yürekten hissederek yapmakla bir görev olarak yapmak arasındaki derin uçurumu görüyoruz. Çocukların yaratıcılığını beslemeye çalışırken onların isteklerini/sevgilerini köreltmemek için nasıl bir yol izlemeli?

PHR: Çocuklar bir yetenek ya da ilgi pırıltısı gösterdiğinde, bunu keşfetmelerine izin verin, hiç olmazsa, bunu hayatlarında büyük bir şey yapmak isteyip istemediğini seçmelerine izin verin. Eğer onlara keyif veriyorsa, piyano çalacaklar -ya da herhangi bir enstrüman veya kendini ifade edebileceği herhangi bir yaratıcı araç ne olursa olsun- çünkü yapmak İSTİYORLAR. Bazısı çalması, yazması, yaratması GEREKTİĞİNİ nefes almak zorunda olduğunu keşfeder gibi keşfedecektir. Bu bir seçenek değil. Diğer tavsiyem yaratmanın iyi hissettirdiğini, keyif alınan bir şey olduğunu çocuklarınıza göstermeniz. Bunu birçok yolla deneyimleyebilirsiniz- takdir ederek, deneyerek, ustalaşarak, bir sanat veya zanaata hayatınızı adayarak.

DG: Bir Şey Söyle!, düşüncelerinizi resimlerle bezeyerek doğrudan doğruya aktardığınız bir kitap. Şiddeti barış ile durdurmak için bir çığlık, bir bildiri. İnsanları cesaretlendirmek ve umutlarını beslemek için bir sesleniş. Ancak, açıkça söylemek gerekirse, bütün mesajlar doğrudan doğruya verilmiş ve burada hikâyenin eksikliğini hissediyorsunuz. Benzer bir anlatıma Be You’da da (Kendin Ol) rastlıyoruz. Bu iki kitabı hangi kategoriye yerleştirebiliriz?

PHR: Bu ikisi hikâye kitabı değil, daha çok “harika insanlar için el kitapları” dır. Bir Şey Söyle!’de okuyucuların tümünü seslerini dünyayla paylaşmaları için kışkırtmak istedim. Mutsuzluk, çirkinlik, kabalık veya zulüm gördüklerinde sessiz kalmamalarını istedim. Okurlarımın daha iyi ve daha barışçıl bir dünya için çalışmalarını istedim. Sanırım barışın, nezaketin ve pozitifliğin taraftarı olduğumdan bu iki kitapta doğrudan sesleniyorum. Bu gezegende yedinci on yılıma girerken boşa geçirecek çok fazla zamanım yok. İnsanları kendilerinin en iyi hâlleri olmaya –bu dünyayı daha iyi yapar- teşvik edecek bazı araçlar geride bırakabilirsem, mutlu bir adam olarak öleceğim.

DG: Kelime Koleksiyoncusu’nun benim için öne çıkan iki mesajı var:
Birincisi, okuyucuya tek kuruş harcamadan koleksiyon yapabileceğini söylüyor.
İkincisi, bir kelimeyi yaşatmak bir var olma meselesidir. Her geçen gün kaybolan birçok dil var ya da iktidarlar tarafından yasaklanan bazı diller var. Bu açıdan baktığımızda Kelime Koleksiyoncusu, okuyuculara yaratıcı olmalarını ve umutlarını kaybetmemelerini, her zaman yapacak bir şeylerin olduğunu ve var olabilmek için kelimelerini biriktirmelerini öneriyor.
Kitaptaki şu cümleyi önemli buluyorum: “Ne kadar çok kelime bilirse, düşündüğünü, hissettiğini, hayallerini o kadar anlaşılır şekilde dünya ile paylaşabilirdi.” Bu kitabı yapmaktaki esin kaynağınız neydi?

PHR: Kelime biriktirmenin ekonomik yanını düşünmemiştim. Bu doğru gerçi. Bedava. Zihinle ya da kelimeleri not almak için bir kurşun kalemle herkesin yapabileceği bir hobi bu. Kelime Koleksiyoncusu için ilham kaynağım kendi deneyimlerim oldu. Gerçekten de sevdiğim kelimeleri yazdığım bir günlüğüm var. Kelime biriktirirken aldığım keyfi her yaştan okuyucuyla paylaşmak istedim. Okulda kelime biriktirmeye “kelime derleme” diyoruz. Çocuklardan tanımları ezberlemelerini istiyoruz. Bunun keyfi nerede? Kitabın etkisini https://www.wordcollector. org/ sitesini ziyaret ederek görebilirsiniz.

DG: Jerome kelimeleri biriktiriyor, peki ya siz? Bir şey biriktiriyor musunuz? Biri bana Peter’ın ne biriktirdiğini sorarsa, yanıtım duygular olur. Yanılıyor muyum?

PHR: Çocukken kitabın başında gördüğümüz şeylerin çoğunu biriktirdim. Kayalar, çizgi romanlar ve madeni paralar. Bugün fikirleri topluyorum. Kitaplarım var, karakterler ve hikâyeler için fikirlerle dolu kitaplarım var. Yeri gelmişken, kâğıda bayılıyorum.
Her çeşit kâğıt. Küçük kartlar, büyük yapraklı ince kâğıtlar, kırtasiye malzemeleri ve zarflar da.

DG: Farklılıklarımızla birarada olduğumuzu anlatan I’m Here (Ben Buradayım), sizin diğer kitaplarınızda olduğu gibi çocuklar kadar yetişkinlere yönelik de bir hikâye. Kitaplarınızı oluştururken başlangıçta aklınızda herhangi bir yaş ölçeği var mı?

PHR: Tüm kitaplarım her yaştan insanlar içindir. Yaşlandıkça hikâyeleri ve mesajları daha çok anlarsınız.

DG: Amherst’de bulunan Eric Carle Resimkitap Sanatı Müzesi’ndeki “Hayali Resimleyin: Çocuk Kitapları Yoluyla İnsan Hakları Hareketi’nin Öyküsü” sergisinde eseri yer alan 41 sanatçıdan birisiniz. 3 Temmuz’a kadar açık kalacak bu sergide hangi eseriniz sergileniyor?

PHR: Sergide yer almak çok hoş bir sürprizdi. Onur duydum. Müze aslında iki kişinin karşılıklı oturduğu, konuşup birbirlerini
dinlediği görseli seçti.

DG: “Peace Train” (Barış Treni), Yusuf İslam/Cat Stevens’ın ünlü şarkılarından birisi. Teaser ve Firecat (1971) albümündeydi. Bu yıl “Barış Treni”nin 50. yıl dönümü. Bu yarım yüzyılda Vietnam’dan Suriye’ye kadar birçok savaş yaşandı. Biz hâlâ barış şarkıları söylüyoruz. Peace Train’in insanları barış içinde yaşamaya çağıran oldukça güzel sözleri var ve çok basit sorular soruyor: “Neden nefrete devam etmeliyiz? / Neden mutluluk içinde yaşayamıyoruz?” Şimdi PEACE TRAIN’i resimliyorsunuz ve kitap 11 Mayıs’ta yayınlanacak. Farklı kültürlerden yalınayak çocuklarla harika bir kapak sayfası var. Bu şarkıyı bir çocuk kitabı olarak resimlemeye nasıl karar verdiniz? Diğer yazarların resimlediğiniz metinleri için de aynı soruyu soruyorum. Başkasının
öyküsünü resimlemek için kriterleriniz nedir?

PHR: Yusuf Islam/ Cat Stevens, New York’taki yayıncılar ve nihayet ajansım Holly McGhee aracılığıyla bana ulaştı. Sanatımı
gerçekten çok sevdiğini ve şarkısının sözlerine hayat vermek için mükemmel olacağını düşündüğünü söylemişti. İnanılmaz bir telefon görüşmesiydi. Ona şarkılarını sevdiğimi ve bu albümün küçük bir çocukken yatak odamdaki pikap için aldığım ilk albümlerden biri olduğunu söyledim. Çocukken, herkesin eşit haklara sahip olacağı, yiyecek ve barınak sahibi olacağı ve barış içinde yaşayacağı tarihin altın bir dönemine geldiğimizi hayal ediyordum. İşte 50 yıl sonra bahsettiğiniz gibi pek çok savaşla karşınızdayız, ama yeni silahlarla yapılan yeni savaşla: Sosyal medya. Nefret ve gerçek dışı şeyler çok kolay bir şekilde anında yayınlanıyor. Ayrıca yaşadığımız çevreye karşı bir savaşımız var. Eh, pes etmemeliyiz. Yaratıcı olmalıyız. Bir kitap ve bir şarkı dünyaya ilham verebilir mi? Yapabileceklerine inanıyorum.

Kiminle ve neden işbirliği yaptığıma gelince: Okuyuculara ilham verecek ve onları bir şeyler yapmaya, bir şey söylemeye, bir şey için çabalamaya, bir şeyi ifade etmeye teşvik edecek projeler arıyorum. Çok fazla kelime gerektirmeyen hikâyeleri veya fikirleri severim. Basit ve anlaşılır. Susan Verde’nin Müze adlı eserini resmettim çünkü onun az sayıdaki kelimelerini tek bir kâğıtta okudum ve bu fikre anında âşık oldum.

DG: En son resimkitabınız, Our Table (Bizim Masamız) 5 Ekim 2021’de çıkacak. Bu kitabı Mış Gibi’den sonra favorileriniz arasında birinci sıraya koyuyorsunuz. Tanıtım yazısında “Our Table’ı teknoloji tarafından kuşatıldıkça masası küçülen bir aile hakkında bir fabl, bir masal olarak yarattım. Violet not alır ve ardından harekete geçer,” diyorsunuz. Yeni kitabınız hakkında bir şeyler daha söylemek ister misiniz?

PHR: Geleceğe doğru ilerlerken, bildiklerimizin önemli olduğunu unutmamalıyız. Teknoloji hayatımızı değiştirdi, ancak insan olarak kim olduğumuzu değiştirmesine izin veremeyiz. Geleceğin portalından geçerken işe yaradığını bildiğimizi, en önemli
olanını yanımızda taşıdığımızı unutmamalıyız. İnsan ilişkileri. Paylaşılan hikâyeler. PAYLAŞILAN HATIRALAR. Hikâyede, teknolojiyi kötülemiyorum, sadece onu bir perspektife oturtmaya çalışıyorum. Hikâyedeki genç kız Violet, aslında sorunu çözmeye yardımcı olmak için ailesinin teknolojik cihazları kullanmasını sağlıyor. Hikâye, dünyamız için de bir metafor. “Masanın etrafında toplanmamız” ve paylaşmamız, dinlememiz ve ortak bir zemin bulmamız gerekiyor. Elbette, birlikte gerçekten nefis bir ziyafet de çekebiliriz!

DG: Peter, içten yanıtlarınız için çok teşekkür ederim. Bir gün birlikte aynı “masada” oturabilmek dileğiyle…

PHR: Doğan, benim için bir zevkti! Ülkenizdeki okuyucularımın beni daha iyi tanımasına yardımcı olduğunuz için teşekkür ederim. Türkiye, çok sayıda kitabımı yayımlama ödülü kazanır. Geçmiş bir yaşamda Türkiye’de doğup büyüdüğümü düşünüyorum. Aynı duyarlılıkları paylaşıyoruz! Umarım “bizim masamız”a otururuz, beraber güzel, sert bir Türk kahvesi içeriz ve belki şimdi yaptığımız gibi birlikte de çizer ve boyarız. Bu sahneyi çok iyi görebiliyorum.
Hayalin gücü!

Söyleşinin bu bölümünde değinilen kitaplar:
Dünyanın En Küçük Hediyesi • Peter H. Reynolds, Türkçeleştiren: Oya Alpar, Altın Kitaplar, 40 sayfa
Benden Bir Tane Daha Olsa • Peter H. Reynolds, Türkçeleştiren: Oya Alpar, Altın Kitaplar, 32 sayfa
Kalbinin Sesi • Peter H. Reynolds, Türkçeleştiren: Gökçe Yavaş, Altın Kitaplar, 32 sayfa
Bir Şey Söyle • Peter H. Reynolds, Türkçeleştiren: Berrak Kayaoğlu, Altın Kitaplar, 40 sayfa
Be You (Kendin Ol) • Peter H. Reynolds, Orchard Books, 32 sayfa
Kelime Koleksiyoncusu • Peter H. Reynolds, Türkçeleştiren: Oya Alpar, Altın Kitaplar, 40 sayfa
I’m Here (Ben Buradayım) • Peter H. Reynolds , Atheneum Books for Young Readers, 32 sayfa
I’m Human (Ben İnsanım) • Yazan: Suzan Verde, Çizen: Peter H. Reynolds, Harry N. Abrams, 32 Sayfa
Peace Train (Barış Treni) • Yazan: Cat Stevens, Çizen: Peter H. Reynolds, HarperCollins, 40 sayfa Basım Tarihi:11 Mayıs 2021
Müze • Yazan: Suzan Verde, Çizen: Peter H. Reynolds, Türkçeleştiren: Müren Beykan, Günışığı Kitaplığı, 36 sayfa
Our Table (Bizim Masamız) • Peter H. Reynolds, Orchard Books, 48 sayfa, Basım Tarihi: 5 Ekim 2021

 

Show More