İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Maymunu asmak

Lupano ve Moreau, ırk ayrımcılığı meselesinde maymun figürünün rastlantısal olmadığının altını özellikle çizmek istemişler. Bu amaçla kitabın sonuna, Sorbonne Üniversitesi tarih profesörlerinden, Fransız Devrim Enstitüsü Müdürü Pierre Serna’nın kaleme aldığı bir bölüm eklemişler.

Yazan: Safter Korkmaz

Sokağa çıkıp rastladığımız gençlere Nelson Mandela’yı sorsak, korkarım pek azı onu gerçekten tanıyor olacak. Güney Afrika’da ırkçılığa karşı verdiği mücadele, hapiste geçirdiği 27 yıl, nihayet Apartheid politikaları yıkıldıktan sonra ülkesinin ilk siyahi devlet başkanı oluşu, onlar için pek bir şey ifade etmeyecek.

Çocukluğum ve ilk gençliğim, bu büyük mücadele adamına hayranlık duyarak geçti. O hayranlığa büyük bir şaşkınlık ve kızgınlık da eşlik ediyordu. Şaşkındım, çünkü dünya üzerinde herhangi bir coğrafyada ırk ayrımcılığının apaçık, pervasızca, bir devlet politikası olarak sürdürülmesini aklım almıyordu. Kızgındım, çünkü dünyanın geri kalanı böylesi bir haksızlığa nasıl seyirci kalabiliyordu! Bir insan sırf renginden dolayı, kendini bir başkasından nasıl üstün görebilirdi? Hangi aklı başında insan “ırkçı” olabilirdi? İşte böyle, pek çok “safça” soru dönüp duruyordu kafamda. “Safça”, çünkü Güney Afrika’da açıkça süregelen ırk ayrımcılığının, aslında dünyanın her köşesinde -hatta kendi ülkemde bile- farklı biçimlerde ve düzeyde yeniden ve yeniden üretildiğini zamanla öğrenecektim.

Her ne kadar günümüzde herkes, ırk üstünlüğü fikrini reddettiğini, hatta lanetlediğini iddia etse de ne yazık ki ırk ayrımcılığı hiçbir yerde gerçekten sona ermiş değil. Siyasetten iş yaşamına, sanattan spora her alanda karşımıza çıkmaya devam ediyor. Ama kimse bu gerçekle yüzleşmeye razı değil! Bir futbol maçında siyahi futbolcuya muz gösteren “futbolsever” ya da Roman vatandaşları peşin yargılarla etiketleyip aşağı gören “modern kentsoylu” yahut etnik aidiyeti farklı diye milyonlarca insanı ötekileştiren “vatansever”… kısacası hiç kimse “ayrımcı” olduğunu kabullenmiyor. Çünkü onlar vergi veren, kanunlara saygılı vatandaşlar. Dedeleri, büyük dedeleri hatta yedi göbekten tüm soyları bu topraklarda yaşamışlar. Irkçı değiller ama vergisini vermeyen, işlerini ellerinden alan, kanunlara saygı göstermeyen, nereden geldiği belli olmayan insanlara da kızmaya hakları olmalı değil mi! Hele şu mülteciler yok mu, ah onlar ah! Her yerde onlar, ülkenin tüm imkânları onlara seferber; yazık değil mi “vatanın gerçek sahiplerine”!

Eskiden, televizyonlar tek kanallı ve gazetelerde hâlâ gazeteciler çalışıyorken, gerçeği işaret eden meşalelerimiz vardı bizim. Birileri çıkar kral çıplak derdi. Bugün bu sesler azaldı. Meşalelerin ışığı zayıfladı. Yeni uyaranlara ihtiyaç var, en çok da kitapların sağaltıcı, sağduyulu sesine…

Darwin Hartlepool’da
Bana çocukluğumun o “saf” sorularını hatırlatan ve bunca yakınmama neden olan da bir kitap. Baobab Yayınlarından çıkan Hartlepool Maymunu isimli grafik romanın çizimleri Jérémie Moreau’ya, senaryosu Wilfrid Lupano’ya ait. Senaryo dediğime bakmayın, Lupano, kimilerince gerçekten yaşandığı iddia edilen bir İngiliz efsanesini yeniden yorumlamış. Efsane kısaca şöyle: Yıl 1814, Fransa ve İngiltere savaş hâlindeler. Bir Fransız savaş gemisi, İngiltere’nin küçük bir sahil kasabası olan Hartlepool yakınlarında fırtınaya yakalanır ve batar. Hartlepool’da yaşayanlar, ertesi gün sahilde geminin maskotu olan maymunu yakalarlar. Gelin görün ki kasabalılar hayatlarında ne bir Fransız görmüşlerdir ne de bir maymun. Sonuç olarak yakaladıkları canlının Fransız olduğuna hükmederler ve onu asarak öldürürler.

Elbette Lupano, kendi senaryosunu kurgularken efsaneye pek çok şey eklemiş. Örneğin batan Fransız gemisinin kaptanın ağzından, köle ticareti yaptığı geçmiş günlerini dinliyoruz. Yine aynı kaptanın, sırf İngilizce bir şarkı söylüyor diye, çocuk yaştaki bir miçoyu denize atışına da tanık oluyoruz. Lupano, kitabın hemen girişinde betimlediği bu sahnelerle, sorunun sadece Hartlepool’un cahil insanlarından kaynaklanmadığını; ırk ayrımcılığının, İngiliz ya da Fransız fark etmeksizin herkesin ürettiği bir hastalık olduğunun altını çiziyor. Hikâyenin gelişiminde, kaptanın denize attığı çocuğun Hartlepool’daki çocuklarla karşılaşıp kaynaşması da Lupano’nun akıllıca buluşlarından biri. Böylece yetişkinlerin neden olduğu çılgınlığın, çocukları nasıl etkilediğini ve buna rağmen, çocukça saflığın aslında bu hastalığın tek ilacı olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Üstelik tüm kasabada, yakalanan canlının bir maymun olduğunu anlayan tek kişi de bir çocuk!

Lupano’nun kurgusuna eklediği sürprizler bunlarla sınırlı değil. Arabaları bozulduğu için, bir geceliğine Hartlepool’da konaklamak zorunda kalan Robert Darwin ve oğlu Charles Darwin’le de tanışıyoruz eserde! Evet, şu bildiğimiz Charles Darwin… Çocuk Darwin’in grafik romandaki rolü, diğer çocuklarla birlikte oyun oynamanın, yaşanan histeriyi şaşkınca seyretmenin ötesine geçmiyor. Ancak babası, bir maymunu asarak öldürmeye varan deliliğe isyan eden tek yetişkin olarak, övgüleri hak ediyor.

Irkçılığın Kökenlerinin Sözde Tarihi
Lupano ve Moreau, ırk ayrımcılığında maymun figürünün rastlantısal olmadığının altını özellikle çizmek istemişler. Bu amaçla kitabın sonuna, Sorbonne Üniversitesi tarih profesörlerinden, Fransız Devrim Enstitüsü Müdürü Pierre Serna’nın kaleme aldığı bir bölüm eklemişler. “Hartlepool Maymunu veya Irkçılığın Kökenlerinin Sözde Tarihi” başlığını taşıyan bu bölüm, Hartlepool efsanesinden yola çıkarak ırk ayrımcılığının tarihsel izlerini, maymun figürü etrafında şekillenen sosyal ve bilimsel tartışmalar eşliğinde takip ediyor.
Moreau’nun dönem atmosferini mükemmel yansıtan çizimleri de Hartlepool Maymunu’nu alıp okumanız için geçerli sebeplerden biri. Dahası kitabı okuduğunuzda, Hartlepool kasabasının bugünü ve halkının efsaneye yaklaşımı hakkında da ilgi çekici bilgiler edineceksiniz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hartlepool Maymunu
Senaryo: Jérémie Moreau
Resimleyen: Wilfrid Lupano
Bilimsel Katkı: Pierre Serna
Türkçeleştiren: Doğan Şima
Editör: Esra Kökkılıç
Baobab Yayınları, 120 sayfa
Show More