İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Korsan yayıncılık emeğin ve fikri hakkın GASBIDIR!

Yayıncılar Telif Hakları ve Lisanslama Meslek Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Aksoy’la korsan yayıncılık üzerine konuştuk.

Mustafa Aksoy

İyi Kitap: Mustafa Bey, öncelikle vakit ayırıp sorularımızı yanıtlamayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Temel bir soruyla başlayalım: “Korsan yayıncılık” nedir? “Korsan” kime denir?
Mustafa Aksoy: Korsan yayıncılık emeğin ve fikri hakkın gasbı, emek hırsızlığıdır. Eser sahibinin, çizerin, yayıncının, editörün, grafikerin, ressamın tüm çalışanların emeğinin gasbıdır. Kaldı ki vergi ve istihdam kaybıdır, refahtan çalınan bir paydır.

İK: Bize Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüttüğünüz YAYBİR’den ve etkinliklerinden kısaca bahsedebilir misiniz? Okurlarımız, YAYBİR’in korsanla mücadele tarihini de merak edeceklerdir.
MA: Adından anlaşılacağı üzere, YAYBİR ( Yayıncılar Telif Hakları ve Lisanslama Meslek Birliği) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun kendisine verdiği yetkilerle üyelerinin toplu olarak mali haklarını takip etmek, üniversitelerde ve diğer okullarda ödünç verme yoluyla içerik paylaşımı yapan birimlerin lisanslanmasıyla üyelerinin gelir elde etmesini sağlamak, içerikleri fotokopi yoluyla kısmi olarak çoğaltan her birimi lisanslayarak kontrol altına almak ve mali haklarının kaybını önlemek, izinsiz her türlü üretim ve çoğaltımların önüne geçmekle yükümlüdür.

Bu anlamda faaliyet alanlarımızı:

1- Lisanslama ve mevzuat çalışmaları
* Şubat 2019’da YAYBİR’in etkin çabaları ve katılımıyla kurulan 7 Meslek Birliğinin (4 Yayıncı Meslek Birliği ve 3 Eser Sahibi Meslek Birliği) yer aldığı Ortak Lisanslama Platformu çeşitli üniversite ve kütüphane sorumlularını davet ederek Üniversite ve Kütüphaneler Lisanslama Çalıştayı’nı Şubat 2020 tarihinde gerçekleştirdi.
* 2020 yılında tarihinde ilk kez belirlediği lisanslama tarifelerini Telif Hakları Genel Müdürlüğü’ne ileten YAYBİR, OLP düzeyinde hazırlanan 2021 ortak tarifesinde de öncü bir rol üstlendi.
* OLP’yi oluşturan meslek birliklerinin hukukçuları ve diğer profesyonellerinin yaptığı çalışmalar sonucunda lisans sözleşme taslakları ve yetki belgeleri hazırlandı.
* Hâlen lisanslama yapmayı planladığımız üniversite ve kopyalama merkezleriyle görüşmelerimiz devam etmektedir.
* Birliğimiz, salgın döneminde zor durumda kalan yayıncı ve diğer hak sahiplerine mütevazı bir destek olması adına çalışmalarını hızlandırdı ve İngiliz telif birliği CLA ile devam eden ikili anlaşmamız kapsamında tarafımıza nakledilen telif bedellerinin dağıtımına Mayıs 2020 tarihi itibariyle başlayarak ülkemizde ilim-edebiyat alanında yurtdışı telif bedellerini dağıtan ilk Meslek Birliği oldu.
* Bir önceki dönemde yasalaşmasını beklediğimiz Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun beklentilerin aksine yasalaşmaması nedeniyle lisanslama dâhil, bir önceki dönem gerçekleştirmeyi düşündüğümüz pek çok faaliyet sekteye uğradı. Bu konuda Genel Müdürlük ve Bakanlık düzeyinde çeşitli temaslarımız oldu ve olmaya devam edecek.

2- Korsanla mücadele
* Türkiye genelinde tüm İl ve İlçe Emniyet Müdürlükleri, Milli Eğitim Müdürlükleri, Vergi Daireleri, Belediyeler, Üniversiteler, Sosyal Güvenlik Kurumları, Jandarma Komutanlıklarına denetimlerde gereken desteğin sağlanması yönünde uyarı ve bilgilendirme amaçlı yazılar tüm yıla yayılacak şekilde ve her yıl düzenli olarak gönderilmektedir.
* Meslek Birliğimize ulaşan ihbarlar neticesinde ilgili ilin Valilik ve İl Denetim Komisyonlarına izinsiz fotokopi, bandrolsüz kitap, usulsüz bandrol kullanımı ve sertifika denetimi yapılması için gerekli başvurular yapılıp, ilgili denetimlerin yapılması sağlanıyor.
* Dijital korsanla mücadele kapsamında İnternet sitemiz üzerinden üyelerimizin kullanımına sunulan “Uyar – Kaldır” bağlantısının yanı sıra Meslek Birliğimize gelen ihbarlar titizlikle inceleniyor. Site yöneticilerine gönderilen ihtarnameler ile sitelerden korsan içeriklerin kaldırılması sağlanıyor. Sosyal medya uygulaması Instagram üzerinden korsan ve fotokopi kitap satışı yapan, Facebook üzerinden pdf kitap linki paylaşan gruplara ve kişilere ihtarlar yapılarak paylaşımların durdurulmasını sağlanıyor.
* 2020 yılında ortaya çıkan covid-19 salgını nedeniyle birlikte evlerde geçirilen zamanın artması, insanları daha fazla kitap okumaya yöneltmesiyle birlikte, alışveriş alışkanlıklarının değişmesi, online alışverişe doğru artan yönelim beraberinde başka sorunlar getirdi. Türkiye’nin önde gelen online satış sitelerinde korsan kitap satışlarının yapıldığına dair Meslek Birliğimize ulaşan bildirimler anında değerlendirilerek ve gerekli iş birlikleri yapıldı ve çok sayıda korsan kitap satıcısının faaliyeti durduruldu. Satış siteleri üzerinden faaliyet yürüten mağazaların kapatılması sağlandı. Tüm bu çalışmalar sonucunda 2020 yılında kültür, akademik, ithal ve fotokopi başlıkları altında gerçekleştirdiğimiz 147 baskında toplam 466.758 adet korsan materyale el konuldu.
* İzinsiz fotokopi ile mücadele: 2020 Fotokopi Kampanyası, Şubat – Aralık ayları arasında gerçekleştirildi. Ankara, Şanlıurfa, Van, Malatya, Sivas, Samsun, Adana ve Kırşehir olmak üzere toplam 8 ilde Meslek Birliğimizin avukatları ve İl Denetim Komisyonları tarafından organize edilen 60 baskın gerçekleştirildi. Bu baskınlarda; 532 fotokopi kitap, 7 flash bellek, 52 hard disk olmak üzere toplam 591 korsan materyal ele geçirildi.
* Akademik kitapların (fotokopi dışında) korsanına karşı yürütülen mücadelede, 2020 yılı içerisinde İstanbul ve Ankara’da çoğunlukla depo, matbaa ve yayınevlerine gerçekleştirilen toplam 13 baskında 31.572 kitap, 11.980 adet kitap kapağı, 107.442 adet forma ve 5 adet makine olmak üzere 150.979 adet korsan materyale el konulmuştur.
* Kurgu/kurgu dışı kitapların korsanına karşı yürütülen mücadelede İstanbul, Ankara, Bursa, Gaziantep, Eskişehir olmak üzere 5 ayrı ilde 31 baskın gerçekleştirildi. Bu baskınlarda 69.686 kitap, 3.000 kitap kapağı, 15.000 forma ve 170 kalıp olmak üzere
toplam 87.856 korsan materyal ele geçirildi.
* İthal kitapların korsanına karşı yürütülen mücadelede İstanbul’da Akmar ve Özdemir Marmara çarşılarına, Ankara’da Olgunlar Çarşısı’na düzenlenen 17 baskında 180.919 ithal kitap ve 4.567 kitap kapağı olmak üzere toplam 185.486 korsan materyale el konuldu.
* Tasnif aşamasındaki kitaplar: Yukarıda saydığımız baskınlar haricinde, İstanbul ve Ankara’da gerçekleştirilen 26 baskında 41.846 adet korsan kitap ele geçirildi. Yakalanan kitaplar için tasnif işlemleri devam etmektedir.
* Dijital alandaki takiplerde ise “Uyar – Kaldır” sistemi dışında tespiti yapılan izinsiz e-kitap yayınlayan İnternet sitelerine ihtarname gönderilmesi işlemlerine devam edildi. 2020 yılı içerisinde gerek üyelerimizden gelen ihbarlar gerekse Meslek Birliğimizin yaptığı araştırmalar sonucunda çok sayıda kitabın dijital ortamlarda korsan olarak erişime sunulduğu tespit edildi ve kaldırılması için ihtarname gönderildi. “Uyar – Kaldır” ihtarlarına uymayan çok sayıda site, savcılık kanalıyla erişime engellendi. Hakkında işlem yapılan site ve kitapların listesine YAYBİR İnternet sitesinden ulaşabilirsiniz. (https://www.yaybir.org.tr/wp-content/uploads/ 2021/01/2020-Yilinda-Hakkinda-Islem-Yapilan- Siteler-1.pdf)

İK: Korsan yayıncılığa karşı yasalar, yayıncıları yeterince koruyabiliyor mu? Kanun koyucu meseleye nasıl yaklaşıyor? Korsanla mücadele pratiğinde, bu alanda eksikler yaşanıyor mu?
MA: Meseleye yasa bazında baktığımızda genel olarak sıkıntı yaşadığımızı söyleyemem ama deneyimli ve uzman kadro eksikliği her yerde olduğu gibi burada da ciddi sorun.
* Uzman mahkemeler olmasına rağmen bu alanda uzman hukukçular yok denecek kadar azdır.
* Aynı sıkıntılar savcılık boyutuyla da yaşanmakta, uzmanlaşma bir türlü gerçekleşmemektedir.
* Bu mücadele ağırlıklı İl Denetim Komisyonları vasıtasıyla yürütülmekte birlikte teknik olanaksızlıklar zaman zaman ciddi sıkıntı yaratmaktadır.
* İl Denetim Komisyonu’na SGK ve Maliyeden de uzman bulunmalıdır. Korsan kitap üretim ve satışının yasa dışı ticari bir faaliyet olduğu, kötü çalışma koşullarında ve sigortasız işçi çalıştırıldığı, SGK prim ve maliye açısından da vergi kayıpları olduğu gerçeğinden hareketle komisyonlarda SGK ve Maliyeden temsilcilerinin yer alması çok önemlidir. Ayrıca prim ve vergi kaybına neden olan faaliyetlerin sonucu ağır olması nedeniyle korsancılara ciddi darbe vurulacaktır.

İK: Yakın geçmişte korsan kitap deyince sokak başlarına, kent meydanlarına kurulan stantlar gelirdi akla. Korsanla mücadele ivme kazandıkça korsan yayıncılık da çeşitlendi ve farklı biçimlere büründü. Bugün nasıl yapılıyor korsan yayıncılık? Türleri nelerdir?
MA: İşin açığı korsancı bizden hep bir ya da iki adım önde olacak gibi görünüyor. Mesele burada aradaki farkın açılmasını engellemekte. Teknoloji geliştikçe, değiştikçe bu değişim ve gelişime çok hızlı ayak uyduruyorlar. Üretim ve dağıtım/satış ilişkilerini/ biçimlerini çok hızlı değiştiriyorlar. Yeni üretim ve satış kanalları yaratıyorlar. Bu kanallardan birisi elektronik ticaret ortamları. Burada sanal mağaza kiralayıp korsan kitabın satış ve dağıtımını yapabilmektedirler. Burada satılan kitabın korsan olup olmadığının tespiti ise oldukça zor olmakta ve korsan olduğu tespit edilen bu kitapların delil sayılabilmesi oldukça meşakkatli bir süreç gerektirmektedir.

İK: İnternet ve akıllı cihazların yaşamımızda kapladığı yer malum. Sanal dünya, korsanlar için önemli olanaklar sunan bir yer. Korsanla mücadele, bu alanda ne durumda? Yasal düzenlemeler yeterli mi? Teknik olarak, takip ve denetimi zor bir mecra olsa gerek İnternet.
MA: Evet zor olmakla birlikte imkânsız da değil.
* Fiziki korsan kitapların satıldığı elektronik ticaret ortamlarındaki satışı denetleyebilmek, yapanlara caydırıcı cezaların verilmesini sağlamak kısmen daha kolay. Bu anlamla ilgili ticaret kanallarının yöneticileri ile korsan kitap satışını engellemek için bir dizi toplantı yaptık. Özellikle kitabevlerinin kapandığı, İnternet satışlarının arttığı bu pandemi döneminde bu işi nasıl engelleriz, ticareti engellemeden ve yasaları, rekabet hukukunu çiğnemeden ne gibi kurallar getirilebilir, konusunu görüştük. Kendileri başlangıçta konuyu çok önemsememişlerse de olaya vakıf oldukça ve sonuçlarını gördükçe meslek birliği olarak bizlerle daha sıkı işbirliğine gitmeye başladılar. Sanal dükkan açmak için kurallar getirildi, kural ihlallerine ilişkin yaptırımlar tanımlandı.
* İşin diğer boyutu içeriklerin sosyal medyada izinsiz paylaşımı konusunda da ciddi takip ve bu işi yapanların ve özellikle ticaretini yapanların bir bedel ödemesi için avukatlarımız tüm olanakları kullanarak çalışmaktadır.

İK: Son günlerde İnternette telif haklarının takibinin, çeşitli hukuk firmalarınca kötüye kullanıldığına dair şikâyetler çoğaldı. “Uyar – Kaldır” sistemi işletilmeden, söz konusu İnternet sitesinin niteliği vb. gözetilmeden davalar açıldığı, uzlaşma adı altında yüksek tazminat bedelleri istendiği iddia ediliyor. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Sorunun bu yönünde de denetleyici bir mekanizma gerekli değil mi? Meslek örgütleri burada aktif rol üstlenmeli mi?
MA: Hakları ihlal edilen, mağdur olan mali hak sahibi gerçek ya da tüzel kişi üyemiz ise biz meslek birliği olarak zaten onun tüm haklarını korumakla yükümlüyüz. Bunu yaparken de korsanla mücadele bölümünde de anlattığımız üzere “uyar kaldır”la başlayıp dava aşamasından önce uzlaşma mekanizmasını devreye sokmak gibi tüm yolları tüketiyoruz. Dava açmak daha sonra geliyor. Sözünü ettiğiniz “İnternet sitesinin niteliği” ne olursa olsun istisna söz konusu değilse izinsiz içerik kullanmamalı. Bu haksız kullanım aslında onun “niteliği” ne de zarar vermektedir. Yüksek tazminat bedellerinin ne olduğunu bilmiyorum
ama sözü edilen bedeller bilirkişiler tarafından elde edilen ticari kazanca göre belirlenmekte. Maddi ya da manevi hakka verdiği zarar oranında tazminat talep edilmektedir. Sorunuzdaki yüksek tazminat talep eden taraf hiç olmadık ama bu bedelin ne olacağına sonuçta mahkeme karar veriyor.

İK: Bu söyleşiye hazırlanırken, İnternette pek çok “e-kitap” grubu olduğunu gördük. Farklı formatlarda (pdf, epub vb.) her türden elektronik kitabın ve sesli kitapların ücretsiz ve yaygın dağıtıldığını gözlemledik. Bu tür yüzlerce grup, site vb. yer var. Buralarda
aktif olan insanlar, bir kaç argümanı sıklıkla tekrar ediyorlar. Diyorlar ki; “Satış yapmıyoruz, para kazanmıyoruz, korsan değiliz.”, “Baskısı olmayan, tükenmiş kitapları paylaşıyoruz, bu korsan yayıncılık sayılmaz.”, “Kitabın girişine uyarı yazısı ekliyoruz,
sorumluluk indiren kişidedir.”, “Yayınevleri aslında bize teşekkür etmeli, onların reklamını yapıyoruz. Bizim dağıtımlarımız onlara zarar vermiyor aksine satışlarını artırıyor.” vb. vb… Haklılar mı, ne dersiniz?
MA: Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış. “Bizim dağıtımlarımız onlara zarar vermiyor aksine satışlarını artırıyor,” diyenlerin arasında para verip hiç kitap alan var mı acaba? Satış yapsın ya da yapmasın, iyilik amaçlı içerik paylaşımına bırakın eser ya da mali hak sahibi karar versin. Böyle bir şeyi yapmak istese eserlerinin baskısı yoksa, yayımcı da tekrar baskı yapmıyorsa ve mali hakları tamamen kendisine geçmişse eser sahibi bu içerikleri açık erişime açabilir. Bu hak sadece yetki sahibindedir. Eserlerin, İnternette farklı formatlarda ücretsiz ve yaygın dağıtımının olması ve bunun insanlarımızca savunulması karşısında onlara “SEN BU DEĞİLSİN! KORSAN KİTAP ALMA SUÇA ORTAK OLMA”, “SEN BU DEĞİLSİN! KORSAN KİTAP İNDİRME SUÇA ORTAK OLMA” ya da “SEN BU DEĞİLSİN! FOTOKOPİ KİTAP ALMA SUÇA ORTAK OLMA” denmeli.

İK: Yine İnternet üzerinde yeni yeni yaygınlaşan bir akım dikkat çekiyor. Sosyal medyada ve bazı video paylaşım sitelerinde “kitap okuyan” kullanıcılar var. Bazen resimli bir çocuk kitabı bazen bir güncel roman, bu okuma eyleminin öznesi olabiliyor. Bu konuda yasal durum nedir? Bu tür paylaşımlar için izlenmesi gereken bir prosedür var mı?
MA: Kitabı tanıtım amaçlı ve birkaç paragraf okuyarak okuyucuda ilgi doğuracak yöntemler dışında paylaşım sitelerinde video yayımlamak doğru değil ve hak ihlalidir. Bir okuma eylemi yapıyor isen bunu alenileştirmek doğru değildir. Kitap kulübü kurarsın ya da mevcut birine üye olursun, yasal bir nüshasını edinirsiniz ve o kitabın okumasını yapar, yine o kitap hakkında düşüncelerinizi, algılarınızı birbirinize aktarırsınız bu bir okuma eylemidir. Ama bu kitabı sesli kitap hâline getirip, kamera karşısında okuyup sosyal medyada okuma eylemi olarak paylaşmanız bir hak ihlalidir. İzlenecek tek yol eser sahibinden ya da mali hak sahibinden izin almaktır. Bunun dışında o eserin anonim ya da telif dışı kalmış olması gerekir.

İK: Korsan yayıncılıkla mücadele, kamuoyunda büyük ölçüde yayınevi sahiplerinin ticari bir sorunu olarak algılanıyor. Oysa telif yasaları sadece yayınevi sahiplerini değil yazar, çevirmen, illüstratör gibi kitap üretiminin tüm bileşenlerinin maddi ve fikri
mülkiyet haklarını koruyor. Bu noktada korsana karşı mücadeleyi, kitaba emek veren tüm bileşenlerin ortak gündemi hâline getirmeyi başarabildi mi YAYBİR sizce?
MA: Ne yazık ki cevabım kısmen EVET, kısmen HAYIR. Bunun için mücadele ettik ve etmeye de devam ediyoruz. Eser sahibi meslek birlikleri ve çevirmen meslek birlikleri ile meseleyi ortaklaştırmayı başardık sayılır. Eserin her türlü korsanına, izinsiz içerik paylaşımına ve hak ihlallerine karşı bir birlik oluşturduk, diyebilirim. Asıl sorun sözünü ettiğiniz “yayınevi, yazar, çevirmen,
illüstratör gibi kitap üretiminin tüm bileşenleri” derken okuyucuyu unutmuşsunuz. Okuyucu da bu sürecin önemli, nihai parçası ve bu ihlallerin devam etmesi durumunda çölleşen kültür ikliminin sonuçlarıyla bu kesim/okuyucu da ciddi biçimde yüzleşmek durumunda kalacak ve nitelikli esere ulaşmakta sorun yaşayacak.

İK: Az önceki soruyla bağlantılı olarak, kitap üretimine çeşitli biçimlerde katkıda bulunan meslek gruplarının, telif hakları söz konusu olduğunda zaman zaman yayınevleriyle anlaşmazlıklar yaşadıklarını biliyoruz. Kitap üretiminde rol alan aktörlerin fikri mülkiyet haklarının güvence altına alınması ve bunun maddi karşılığının, zamanında ve günün yaşam koşullarına uygun düzeyde ödenmesi korsanla mücadelenin önemli bir ayağı sayılmaz mı?
MA: Eğer burada yazarların, çizerlerin, ressamların, grafiker, editör, yayın yönetmeni gibi bileşenlerin haklarından söz ediliyorsa ki buna yayımcı haklarını da dâhil etmek gerekir; taraflar arasındaki bu ilişkileri düzenleyen, hak kayıplarını engelleyecek kurallar koyan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) var. Sizin deyiminizle “fikri mülkiyet haklarının güvence altına alınması” tarafların yasaya ve kurallara uygun telif sözleşmesi yapması ve tarafların sözleşmelere uymasıyla mümkündür. Kurallara uyulması telif hakları ihlalini de önleyecektir. “Günün yaşam koşullarına uygun düzeyde ödenmesi” konusu aslında çok muğlak. Yayıncı telif bedelini hesaplarken perakende satış fiyatı üzerinden bir yüzde ile hesaplar. Sözleşmeye konulan bu oranda taraflar mutabık ise anılar yöntemlerle hesaplanan telifin ödemesi yayımcı tarafından yapılır. Burada telifi arttırıp azaltacak eserin tirajıdır. Telif tutarının günün yaşam koşullarının altında ya da üzerinde seyretmesini satış belirler.

İK: Bandrollerin usulsüz kullanımı yöntemiyle (ya da bazı başka yöntemlerle) kimi yayıncıların yazar, çevirmen, illüstratör gibi yayın emekçilerinin telif haklarını ödememe yoluna gittiklerini biliyoruz. Yakın zamanda kaybettiğimiz değerli yazarımız Adalet
Ağaoğlu, bir söyleşisinde, ara ara yayınevi değiştirmesini böylesi süreçlere borçlu olduğunu ima eden bir açıklama yapmıştı. Bir kaç yıl önce yine ünlü bir yazarımız benzeri bir haksızlığa maruz kaldı ve bir kaç günlük sansasyon sonrası, sanki hiç yaşanmamışçasına konu gündemden kalktı. Yaşananlar korsan yayıncılık kapsamında ele alınması gereken bir sorun değil mi sizce? Kanun koyucunun yasal yaptırımları bir yana, yayıncılık dünyası bu tür olumsuz örnekleri nasıl ele almalı? Meslek örgütlerinin bir yaptırımı olması gerekmez mi bu olaylarda?
MA: Bandrol uygulaması yayıncılık dünyasına kural getirdi. Devletin mali yollarla yapamadığını, yayın sektörü bandrol ile gerçekleştirmek için uğraşmaktadır. Yayımcı bandrolü alırken birçok belge sunmak zorunda. Bunlardan bir tanesi de eser sahibi ile yapılan sözleşmedir. Yayımcının ilgili kitaba ilişkin kaç adet bandrol alabileceği sözleşmede yazmakta ve bandrol veren kurum da burada yazan miktara göre bandrol vermektedir. Ayrıca bu bandrolün hangi kitap için alındığı ve bu kitabın hangi matbaada basıldığına ilişkin matbaadan alınan belge bandrol uygulanmasının önemli bir detayıdır. Tüm bu önlemlere rağmen usulsüzlük yapıp eser sahibinin hakkını gasp etmek korsan tanımı içinde elbette yer alır. Ancak bu hiçbir şekilde kimsenin “Bandrollerin usulsüz kullanımı yöntemiyle (ya da bazı başka yöntemlerle) kimi yayıncıların yazar, çevirmen, illüstratör gibi yayın emekçilerinin telif haklarını ödememe yoluna gittiklerini biliyoruz,” cümlesini bir genelleme olarak sunmasına haklılık
kazandırmaz.
Haksız yollarla hak ihlallerine sebep olan, eser sahibinin hakkını gasp eden yayıncı olur ise ve bu durum mahkemelerce de tespit edilip suç kesinleşmiş ise meslek örgütlerinin elbette yapacakları şeyler vardır. Ancak isnat edilen suç mahkemelerce tespit edilip kesinleşmeden meslek örgütleri herhangi bir yaptırımda bulunamaz. Meslek örgütleri kendisini yargı yerine koyamaz.

İK: “Korsan da aynı kağıda, aynı kitabı basıyor ama orijinalinin yarı fiyatına satıyor. Neden aynı şeye daha fazla ödeyeyim? Korsan bundan para kazandığına göre, yayıncılar hayli hayli kazanıyor!” Korsan kitapla ilgili tartışmalarda sıkça duyulan itirazlardan biri bu. Gerçekten durum bu mu? Yayıncılar bizi kandırıyor mu?
MA: Çalıntı eşyaların satıldığı dükkanlar vardır ve burada bir çok marka ürün dip fiyatlardan satılır. Alıcı da bunun çalıntı mal olduğunu bilir ve ona göre alır. Bu ticarette dükkân sahibi de para kazanır. Burada asıl mesele satılan malın çalıntı mal olması,
dükkan sahibinin ne kadar kazandığı değil. Korsan kitap üreten ve satanın telif, grafiker, ressam ve çizere para ödemediği, SGK primi, vergi gideri olmadığı, toptancı, aracı için bir şey ödemek zorunda kalmadığı ve hiç riski olmadığı göz önüne alındığında
bu itirazı anlamsız buluyorum. Yayıncı elbette para kazanacak. Para kazanacak ki yaptığı işi sürekli hâle getirsin. Yazarına, çizerine, ressamına, grafikerine, çalışanlarına haklarını verebilsin, üretim ve işletme maliyetlerini, vergisini SGK primini ödeyebilsin. Yayımcılık da tıpkı diğer meslekler gibi bir amme hizmeti, sosyal faaliyet olmayıp az ya da çok elbette bir getiriyi hedeflemektedir. Yayıncılık yapan bir işletme ya da şahsın tüm kurallara uyması durumunda elde edeceği kâr hasılatın %10- 15’i civarındadır. Yayımcılık tüm riskleri üzerine alan, tahsilat ve satış garantisi olmayan bir iştir.

İK: Bir önceki sorudan devamla, kitap fiyatları (daha doğrusu insanların alım gücü nedeniyle yaşadıkları ekonomik güçlükler), korsan yayıncılığı var eden sebeplerden biri mi? Devletin kültür üretimi süreçlerinde, sadece yasa koyucu ve kolluk gücü rollerinin dışında sorumluluk üstlenmesi gerektiğini düşünüyor musunuz? Örneği baskı, kâğıt ve dağıtım giderlerinin denetimi ve sınırlandırılması (hatta belki kimi sübvansiyonlarla desteklenmesi) gibi uygulamaların, korsanla mücadele süreçlerine katkı sunacağını söyleyebilir miyiz?
MA: Evet, insanların alım gücünün düşük olması korsan yayıncılığı var eden sebeplerden biridir. Devletin kültür üretimi süreçlerinde, sadece yasa koyucu ve kolluk gücü rollerinin dışında sorumluluk üstlenmesi elbette sürece katkı verir. Üretim maliyetlerinin, iskontoların, vadelerin düşürülmesi dolaylı olarak da olsa fiyatları etkileyecek ve korsanın ekonomik nedenlerini zayıflatacaktır. Bu anlamda da bir üst yapı kurumu olan devletin yapabileceği şeyler vardır.
* Üretimde tüm girdilerimiz dövize endeksli. İstikrar olmadığı sürece üretim riskli ve hep pahalı olacaktır. Devlet kültür üretimini gerçekleştiren bu sektörü stratejik sektör ilan edip maliyetleri sübvanse etme yoluna gitmelidir. Şahsi kullanım istisnası tazminat
bedeli fonlarında biriken para bu ihtiyacı karşılayacak nitelikte ve yeterliliktedir. Devlet tarafından hak sahiplerine ödenmek üzere, sanat eserlerinin (müzik, film, kitap) kopyalanmasına ve depolanmasına imkân sağlayan ekipmanları üreten ve ithalatını yapan firmalardan “Şahsi kullanım istisnası tazminat bedeli” adı altında tahsil ettiği bedellerin hak sahiplerine dağıtılmak üzere meslek birliklerine iletilmelidir. 2016 yılından 2020 yıl sonuna değin bu fonda toplanan para 717 301 517 (Yedi yüz on yedi milyon üç yüz bir bin beş yüz on yedi) liradır. Hak sahiplerine dağıtılması gereken miktar (Toplanan paranı %37,5’u) ise yayıncılık sektörü için yaklaşık 90 milyon liradır. (2016 yılı öncesi fonda biriken para tutarının 80 milyon Euro olduğu varsayımı bu hesaplamaların dışındadır.) Bize ait olan bu bedellerin dağıtılması sektör için can suyu olacak, uygun koşullarda ve
fiyatlarla kitap yayımlamak ve içerik üretmek cazip hâle gelecektir. Uygulama giderleri düşüldükten sonra fonda toplanan paranın devlette kalacak kısmı stratejik sektör ilan edilmesini talep ettiğimiz sektörümüze sübvansiyon olarak kullandırılması gerekir.)
* Tekelleşen ve son tüketiciye hitap eden fiziki ve elektronik perakende mağazalarının yıkıcı iskonto ve vade talepleri ile fiyatlardaki yıkıcı rekabet fiyatları etkileyen en önemli unsurlardır. Burada sektörel bir mutabakat gerekli olup aslolan yayımcılık bileşenlerinin anlaşarak sektör sözleşmesini yaratması ve devlet organlarının da bunu teşvik edici uygulamalara gitmesi, sözgelimi kütüphane alımlarında % 10 iskontonun üzerinde bir iskonto talep etmemesi gerekir. Yüksek gibi görünen fiyatların önemli sebeplerinden birisi de yüksek iskonto ve finanse edilmesi zor uzun vade uygulamalarıdır.
* Telif ödemelerinde ödemek zorunda kaldığımız yüksek stopaj (% 17) oranı ciddi bir maliyet unsurudur. Bu oranın yabancı telif ödemelerinde olduğu gibi % 8’e düşürülmelidir. Burada görev devlete düşmektedir.

İK: Korsanla mücadelenin kamuoyuna dönük kampanyalarında, genelde son kullanıcının sorumluluk duygusuna seslenen içerikler görüyoruz. Son kullanıcının bilinçlenmesi, elbette korsanı sınırlayacak önemli çözüm yollarından biri. Öte yandan bu tür
kampanyaların, işin sorumluluğunu ve utancını tümüyle son kullanıcıya havale ediyormuş gibi bir algı yaratma tehlikesi yok mu? Korsan yayıncılıkla mücadele konseptinde, sorunun tüm aktörlerine gerektiğince yönelebiliyor muyuz?
MA: Korsanın konuşulur olması, bunun bir suç olduğunun anlatılması, bireylerin korsan kitap almalarının önüne geçmedeki ilk adımdır. Bunu kitap okurlarına anlatırken bir yandan da sektörün tüm bileşenlerini bu kampanyaya dâhil ederek mücadeleyi çok yönlü bir mücadeleye dönüştürmeye çalıştık. Yönetim Kurulu Başkanı olarak ben, Hürriyet, Milliyet ve Birgün gazetelerine; Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hakan Tanıttıran ise İnternet haber kanalı Medyascope’a kampanya ve Birliğimizin
faaliyetleri hakkında çeşitli röportajlar verdi. Yönetim Kurulu üyeleri Hakan Tanıttıran, Sinan Çam ve Hande Demirtaş, kampanya kapsamında hürriyet.com.tr tarafından hazırlanan İnternet yayınlarına katılarak telif hakları ve korsanla mücadele
konularında Birliğimizin görüşlerini ilettiler. Sinan Çam, hürriyet.com.tr’de yazar Ahmet Ümit ile katıldığı programda yayıncılık sektörü, korsanla mücadele ve kampanya hakkında bilgi verdi. Akademisyen-yazar Cem Say ile katıldığı programda Hakan Tanıttıran, gelişen teknolojiyle beraber ortaya çıkan yeni ürünler ve iş modellerinin yanı sıra korsanla mücadele ve korsanının yaygınlığının yayın sektörü üzerindeki negatif etkilerine değindi. Hande Demirtaş ise yazar Zülfü Livaneli ile katıldığı programda kültür dünyamıza büyük zarar veren korsan sorununu farklı yönleri ile ele aldı. Ayrıca, kampanyanın çok daha geniş kesimlere
yayılması için kitabevleri ve dağıtımcılarla iş birliği yapılarak kampanya görselleri kullanılarak tasarlanan ayraçlar, kitap satışı yapan kitabevleri ve İnternet satış siteleri aracılığıyla okurlara ulaştırılması sağlandı. Türkiye’nin önde gelen kitabevlerine kampanya afişleri asıldı.
Tüm yapılan çalışmalar ve bu çalışmaların ulaştığı kişi sayısı da düşünüldüğünde, yaratılan farkındalık, mutlaka korsan kitabın satışını yapan, fotokopi kitap üreten ve satan, pdf kitapları yayan kişileri tedirgin edecektir. Bu tedirginlik, korsan kitabın
varlığına son vermese de sayısını azaltacaktır. Okurların da aldıkları kitabın korsan olup olmadığını sorgulamaları, korsan kitap edinmekten çekinmeleri, farklı kanallar üzerinde dolaşımda olan korsan kitabın yayılımını azaltacaktır.

Show More