İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Tanışmak yetmez, tanımak lazım

Yazar, yetişkin dünyasına mesaj yolluyor ve âdeta şöyle diyor: Genç kuşağı izleyin, onların merak ve cesaretinden öğrenecek çok şeyiniz var!

Yazan: Karin Karakaşlı

Bir şekliyle farklı olan herkes ve her şey, anlaşılmak için özel bir çaba talep eder. Belki de çoğu insanın kendisine yabancı olan karşısında hazır kalıpların, önyargıların rahatlığına sığınması bundan ileri geliyor; yaftalayınca tanımak için çaba harcamak zorunda kalmıyorsun. Oysa bu ruh tembelliğinin ve sonu ırkçılığa varan kasıtlı cehaletin bedeli çok ağır. Spor konulu çocuk kitaplarıyla tanınan Gerard van Gemert’in on yaş ve üzeri genç okurlar için yazdığı Nefes Almadan (Ademloos) romanı, Suriye’den Hollanda’ya göç eden Adil ile Joey’nin arkadaşlığı ekseninde ırkçılık ve yabancı düşmanlığına karşı açık yürekle mücadele edebilmenin olanağını gösteriyor hepimize. Hem de bütün zorlukları ve sahiciliğiyle.
Lale Şimşek Çalışkan çevirisiyle Can Çocuk tarafından yayımlanan kitap, Mark Janssen’in sayfanın tümüne yayılan ve atmosfer yaratan renkli resimleriyle zenginleşmiş. Nefes Almadan, savaş ve göç ortasında yaşından önce büyümek zorunda kalan Adil’in hikâyesi. Afganistan’daki son gelişmeler ve Suriyeli göçmenler hâlihazırda siyasal ve toplumsal gündemin en önde gelen maddeleriyken, Nefes Almadan doğrudan özneye söz hakkı veren yaklaşımıyla daha da değer kazanıyor.

Hayatta kalma mücadelesi
Yalın diliyle dikkat çeken kitabın üçüncü tekil şahıstan iki anlatıcısı var: Joey ve Adil. Hollanda’da Zevenhoeven Ortaokulu’nun beşinci sınıfında okuyan ve şehrin iki kulübünden biri olan Xalandria’nın D1 kümesinde oynayan sekiz oğlanla tanışıyoruz. Aralarından bir oyuncu eksilince Joey, ne zamandır futbol oynadıkları sahanın yakınındaki Sığınmacı Merkezi’nden oyunu izlemeye gelen Adil’i, arkadaşlarının önyargılarına karşın büyük çabalarla maça dâhil etmeyi başarır. Ancak Adil’in kısa sürede müthiş yetenekli olduğu ortaya çıksa da takıma ve gündelik hayata dâhil olması bundan çok daha zor olacaktır.
“Her zaman kendi gördüğüme, kendi duyduğuma inanıyorum. Bu çok daha iyi,” diyen Joey, Adil’in bombalanan evini, ölen annesini, sokaklarda sabahlayışını, ölüm eşliğindeki tır ve tekne yolculuklarını, kamptaki hayatını öğrendikçe takdir, isyan ve öfkeyle dolar. Adil, insanlık dışı şartlarda bindirildikleri tekne alabora olunca kurtaramadığı kız kardeşi Yasirah’ın acısını, kendisini o ölümden sorumlu tutan bir vicdan azabıyla yaşamaktadır. İşte bu nokta Joey’nin anlamakta en çok zorluk çektiği yerdir: “Joey ellerini başına götürdü. Nasıl da olur da biri, hem de henüz çocuk yaşta biri böyle bir duruma düşüp üstüne üstlük bir de kendini suçlu hissetmek zorunda kalır. Asıl Adil’in korunup kurtarılması gerekirdi. Onun küçük kız kardeşine duyduğu sorumluluğu bir başkasının onunla ilgili duyması gerekirdi ve şimdi, orada oturmuş kendini Yasirah’ın ölümünden sorumlu tutuyordu. Joey kendine ben bunu yapabilir miydim, diye sordu. Adil’in yaptığını yapabilir miydi? Birini kurtarmak için kendisi dahil her şeyi bir kenara bırakabilir miydi? Hem mecazi hem gerçek anlamda su boyunu aşmışsa. Hiç sanmıyordu.”
Elbette herkes Joey’in empati yeteneğine sahip değil. Ancak gençler Adil’le doğrudan zaman geçirdikçe içlerinde en önyargılı olan Leander ve Rens bile Adil konusunda peşin hükümlü davrandıkları gerçeğiyle yüzleşiyor. Öte yandan iş yetişkinlere geldiğinde Joey ve ablası Susan, bizzat futbol yönetim kurulunda olan babalarına karşı büyük mücadele vermek zorunda kalıyor.

Karşıya geçmek
Gerard van Gemert, savaş, göç ve ırkçılık konusunda en katı gerçekleri olanca çıplaklığı içerisinde vermiş. Adil’in babası “Bir kez karşıya geçtik mi her şey normale dönecek,” dese de savaştan öncekine benzer bir hayat kurmanın imkânsızlığı açgözlü kaçakçıların ve ilgisiz görevlilerin yaşattığı zulümle açığa çıkıyor. Hayatta kalma güdüsüyle yası ve haksızlığı sırtlamayı çok küçük yaşta öğrenen Adil’in, ancak birden fazla alanda kahramana dönüşünce genel kabul görmesi ise göçmen ya da yabancı olanın hep “mükemmel” olma baskısıyla karşı karşıya olduğunu bir yan konu olarak hissettiriyor.
1964 yılında Hollanda’nın Weesp kasabasında doğan Gerard van Gemert futbol oynayarak büyüdüğü için The Soccer Gods ve Kief the Goal-Getter adlı sevilen kitapları başta olmak üzere yine merkezinde spor olan birçok çocuk kitabı yazdı. Bu bağlamda hokey oynayan kızlarının ısrarıyla hokey konulu The Hockey Twins’i de kaleme aldı.
Futbol sevgisi eşliğinde buluşmanın mümkün olduğunu kanıtlayan Nefes Almadan ile Gerard van Gemert, tüm zorluklara karşın birbirini doğrudan tanımanın mümkün ve her şeye değer olduğunu gösteriyor. Zira hiçbir haber ya da yayın doğrudan temasın yerini tutamaz. İnsanın birbirine ilk elden teslim ettiği hikâyesinin etkisi çok başkadır. Genç okurlara bu gerçeği gösteren van Gemert, en çok da yetişkin dünyasına mesaj yolluyor ve âdeta şöyle diyor: Genç kuşağı izleyin, onların merak ve cesaretinden öğrenecek çok şeyiniz var.

Nefes Almadan
Gerard van Gemert
Resimleyen: Mark Janssen
Türkçeleştiren: Lale Şimşek Çalışkan
Editör: Tuğçe Özdeniz
Can Çocuk Yayınları, 160 sayfa

 

Show More