İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Varoluşumuzun gizem dolu hikâyesi

Freistetter’e göre herkes bir gökyüzü gözlemcisi olabilir; kapsamlı bir akademik eğitim almış olması şart değil. Yeter ki izlediklerinden gerekli dikkat ve özeni esirgemesin.

Yazan: Toprak Işık

Tahminlere göre, bugünkü evrenin hikâyesi 13,8 milyar yıl önce büyük patlama ile başlamış. Güneş Sistemi’nin yaşı bunun yarısından az. Biz insanlık olarak senaryoda bebek sayılırız. Kapladığımız yer, okyanusta bir damla bile değil. Buna rağmen evreni yutacak kadar geniş bir meraka sahibiz. Binlerce yıldır gözlerimizi gökyüzüne dikip orada neler olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Dere tepe düz gittik diyemeyiz ama bir arpa boyundan epeyce uzun yol aldığımızı da kimse inkâr edemez.
Bugün gereğinden fazla aydınlatma ile yıldızların gecelerimize konuk olmasını engellesek de teknolojinin sunduğu olanaklar sayesinde uzaya daha keskin gözlerle bakabiliyoruz. Heyecan verici, yeni keşifler aydınlatıyor sınırsıza uzanan yolculukta yolumuzu.
100 Yıldızla Evrenin Hikâyesi, binlerce yıllık merakımızdan beslenen bir kitap. Yazar Florian Freistetter seçtiği yıldız, gezegen ve galaksilerin başlarından geçenleri evreni açıklamak için kullanmış. Ginko Çocuk tarafından yayımlanan eseri Almanca’dan dilimize Çağla Vera Kılıçarslan çevirmiş.
Kitap, iki üç sayfalık kısa yazılardan oluşuyor.
Freistetter, her yazıda, uzay sakinleri üzerinden konuyu astronomiye ve komşusu olan bilimlere taşımış. Bütün hikâyenin yüz yıldızla anlatılamayacığını de en başta söylemiş, ki bunu tahmin etmesi güç değil: Mekân bütün bir evren. Zaman ise büyük patlamayla başlıyor ve bitişi belirsiz bir geleceğe uzanıyor. Yine de büyük hikâyenin bir yerinden tutup bütünün anlamlı parçalarına ulaşmak mümkün. Nitekim kitabı baştan sona dikkatli biçimde okuyan okurun zihninde, bütünü hayal etmeyi kolaylaştıran buğulu bir resim oluşacaktır.
Freistetter, evrene ilişkin bilgimizi gökyüzü gözlemlerimize borçlu olduğumuzu kitap boyunca tekrar tekrar göstermiş. ULAS J1342+0928’i gözlemlemiş olmasaydık, bugün kara deliklerin sırrına daha uzak olurduk. Hemen hemen her büyük galaksinin merkezinde bir kara delik bulunduğu bilgisine de sahip olmayabilirdik.
Freistetter’e göre herkes bir gökyüzü gözlemcisi olabilir; kapsamlı bir akademik eğitim almış olması şart değil. Yeter ki izlediklerinden gerekli dikkat ve özeni esirgemesin. Çok basit ayrıntılar sizi bir kâşif yapabilir. İşte bir örnek: Kanatlıat takım yıldızının bir üyesi olan HD 209458’in ışığının üç buçuk günde bir azaldığını onu düzenli gözlemleyen herkes fark edebilirdi. O azalma, yıldızla teleskobumuz arasından geçen bir gezegenin varlığını açık ediyor: Adı Osiris.
Yazar, eserinde kütlenin uzayda neden olduğu bükülme, bu bükülmelerin ışığa etkisi gibi pek çok bilimsel teori ve gerçeğe yer vermiş. Karanlık madde ile karanlık enerji de bunlar arasında… Bir yıldızın doğumu öncesinden ölümünden sonrasına kadar evrende olup biteni de çok güzel anlatmış. Yıldızların gövdeleri içindeki heyecan verici maceraları merak eden herkesi tatmin edecek bilgiler paylaşmış.
Uzayın sınırsızlığını düşünürken kimin aklına diğer gezegenlerde yaşam olup olup olmadığı sorusu gelmez ki? Freistetter bu konuda da bilimsel tutumunu koruyarak bilgilendiriyor okurunu. Yaşama elverişli gezegenler hakkında somut paylaşımlarda bulunuyor ama spekülasyon olarak algılanabilecek akıl yürütmelerden hep uzak duruyor. Sırlarını özellikle fizik ve matematik sayesinde çözdüğümüz evren pek çok mitin de ilham kaynağı. Freistetter kitabında o mitlere eser miktarda yer vermiş ve kalemini hep bilimsel olandan yana kullanmış. Evrene ilişkin gerçek bilgiye ancak bilimle ulaşılabileceğini sık sık vurgulamış.
Yazarın astronomiyi çok sevdiği üslubundan anlaşılıyor. Seçtiği bilimsel gerçeklerin ilginçliği ile birlikte onun akıcı anlatımı da okura muhakkak geçecektir. Öte yandan kitapta Batı merkezli bakış hissediliyor ve diğer kültürlerin astronomiye verdikleri emek yeterince yer bulamamış görünüyor. Kendisi de bir sürü yıldızın adının Arapça olduğunu belirtiyor. Buna rağmen Arap astronomların bu bilime katkılarını kitapta göremiyoruz. Aynısı Çinli ve Hintli astronomlar için de geçerli.
Kitabın dili de önemli kusurlar içeriyor:
“Venüs ne zaman uzun bir aradan sonra tekrar akşam ya da sabah göğünde “ışık getiren” rolüne soyunduğunda, gözlemevlerinde, UFO gördüğünü rapor eden heyecanlı kişilerin telefon çağrıları artar.”
Bazı paragraflarda arka arkaya gelen cümlelerdeki zaman uyumsuzlukları da kulak tırmalıyor:
“Bu sürenin sonunda ‘yeni yıldız’ gökyüzünden tekrar kaybolur. Oysa söz konusu olayda kalıcı izler bıraktı ve evrene bakışımızı temelli değiştirdi.”
100 Yıldızla Evren’in Hikâyesi, çocuk kitapları arasında yayımlanmış olmasına rağmen yetişkinlerin de hiç sıkılmadan ve bilgilenerek okuyabilecekleri eserlerden. Astronomiye ilişkin kavrayışımız, sağlam bilimsel temellere oturmuş bir dünya görüşüne sahip olabilmekle yakından ilgili. Bu yüzden bir toplumun doğru astronomik bilgiye ulaşabilmesi çok önemli. Freistetter, bu anlamda değerli olan eserini bitirirken bir kez daha hatırlatmış hikâyenin büyüklüğünü. Meraklısına ilgilisini çekebilecek başka kitaplar da önermiş. 100 Yıldızla Evren’in Hikâyesi, hak ettiği kadar okurla buluşarak, eksik kalan editörlük çalışması giderilmiş sonraki baskıları ile yoluna devam edebilirse çok iyi olur.

100 Yıldızla Evrenin Hikâyesi
Florian Freistetter
Türkçeleştiren: Çağla Vera Kılıçarslan
Editör: Suzan Geridönmez
Bilim Editörü: Murat Havzalı
Ginko Kitap, 324 sayfa

 

 

Show More