İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Görmek ve kabul etmek

Miyase Sertbarut’un son derece canlı, neşeli anlatımı ve katmanlı hikâye örgüsüyle Bir Gün Herkes, okurunun sıkı sıkıya bağlanabileceği bir roman. Görselleriyle de bu duyguyu besliyor kitap; Merve Atılgan’ın çizimleri çok başarılı.

Yazan: Sema Aslan

Ümitli bir tonla dostluğun, dayanışmanın gücünü ve kıymetini gösteren Bir Gün Herkes, her biri yedinci sınıf öğrencisi olan çocukların dünyasında, otizmli bir küçük kardeşin yarattığı “dağınıklığın” etrafında geziyor, bu dağınıklığa bakıyor ve en sonunda ona bir selam veriyor. Tıpkı, romanın anlatıcı kişisi
Asmin’in, bir evin koridorunda orta yerde duran ve ilk karşılaşmalarında yere kapaklanmasına neden olan terliğe selam verip yanından geçmesi gibi. Bir yanıyla fark edişe, öğrenmeye selam gönderme bu… Fakat diğer yanıyla bundan fazlasını yapıyor: Onu görüp, selam verdikten sonra onun parçası olmaya varan bir ilişkiyi örmek anlamında da selam veriyor yazar “dağınıklığa”.

Asmin, kitabın anlatıcısı, baş karakteri. Devlet okulunda okuyor, arkadaşlarıyla iyi geçiniyor, şakadan anlıyor, bol bol gülüyor… Kafası açık, duyarlı, akıllı, sosyal bir çocuk. Anladığımız kadarıyla bir “kanka”sı yok fakat bunu dert eder gibi görünmüyor; duvar kenarındaki masasında kendi tercihiyle tek oturuyor, mevsimine göre serin ya da sıcak oluşundan memnuniyet duyduğu duvarıyla arkadaşlık ediyor, ona yaslanıyor -tıpkı iyi bir arkadaşa yaslanır gibi. Şikâyeti yok. Derken, sınıfa yeni bir çocuk geliyor, gelip gelip Asmin’in tek kişilik dünyasına giriyor. Önce masasına oturuyor, sonra kelimenin tam anlamıyla dünyasına da giriyor. Yeni çocuğun adı Fahir. Konuşmayan, çekingen ve ufak tefek bir çocuk. Sesini kendinin bile duyamadığını varsayabiliriz. Asmin ve arkadaşları, onu konuşurken duymakta zorlanıyor çünkü. Hatta o kadar zorlanıyorlar ki, ismini söylemek üzere ilk kez konuştuğunda çoğunluk, çocuğun adının Fare olduğunu düşünüyor. Biraz sesin kısıklığından, biraz yedinci sınıf çocuklarının dalgacı ritminden, üslubundan olsa gerek.

Hikâye, Fahir’in etrafında şekilleniyor. Sınıfa gizemli bir çocuk gelmiş, bir olay olacaksa, tam orada, gizemli çocuğun merkezinde yer aldığı o masada, Asmin’le Fahir’in arasında olacak elbette; beklentimiz o yönde. Çok geçmeden haklı da çıkıyoruz; önce rehberlik öğretmeni devreye girerek Asmin ve sınıf arkadaşı Ender’i, Fahir’le daha yakından ilgilenecekleri (bir bakıma) gizli bir göreve çağırıyor: Fahir’i açma, sosyalleştirme görevi. Sonra Fahir’in kuantum gibi zor meselelerle yakından ilgilenen, derslerinde hep yüksek notlar alan, teneffüslerde ışığın peşinden giden, bilime meraklı bir çocuk olduğunu öğreniyoruz -bu da gizemi pekiştiriyor tabii. Biraz sonra da evinin demir parmaklıklarla çevrili olduğunu görüyoruz ki, dedektiflik ve gizli görev için lazım olan her şey tamamlanıyor!

Fahir’in bir kardeşi var; Mahir. Otizmli olduğunu sonradan öğrendiğimiz Mahir, Fahir için zorluklarla dolu bir kardeş. Onunla dilediği gibi oyun oynayamadığı gibi, sosyal baskıyla da mücadele etmesi gerekiyordur -kardeşini küçümseyen, yargılayan ve hatta aileyi ayıplayan bakışlardan, sözlerden ve davranışlardan anne babası kadar Fahir de doğrudan etkileniyordur. Fahir için çözüm, kardeşini görünmez hâle getirmektir; ışıkla mesaisinin kaynağında görünmezliğin formülünü bulma arzusu vardır.

Kitap, çocukların ağzından, otizm hakkında pek az şey bildiğimizi anlatıyor bize. Belli genel yargılar dışında pek az şey. Bununla birlikte Bir Gün Herkes, okurunu otizm hakkında bilgilendirmeyi değil, otizmli bir kardeşi olan Fahir’in yaşadıklarına kör kalmamayı amaçlıyor. Yani burada anlatılan Mahir’in değil, Fahir’in hikâyesi. Otizmli çocukların anne babalarının neler yaşadıkları bir yana, evdeki küçük/büyük kardeşin neler yaşadıkları, romanın odaklandığı meselelerden biri.

Bir Gün Herkes, zor denilebilecek bir meseleyi, son derece rahat akan, aynı anda hem komik ve capcanlı hem de hüzünlü (ama aydınlık bir hüzün) bir dille anlatıyor. Dirençli bir dil ve yaklaşımı var. Hikâye ağırlıklı olarak çocukların dünyasında geçiyor -yetişkinler pek az devreye giriyor. Çocuklar kendi dengelerini kendileri buluyor, dengeyi bozan tavır, üslup ve yaklaşımlarla da kendileri baş ediyorlar. Çocukların da roman boyunca ara ara dile getirdikleri gibi, rehber öğretmen bile geri planda duruyor gibidir -böyle bir meselede özellikle rehber öğretmenin kontrolü ve öncülüğü gerekir diye düşünebiliriz fakat belki de rehber öğretmen tam da yapması gerekeni yapıyordur; Fahir’i arkadaşlarıyla, yaşıtlarıyla, kendi dünyasıyla bir araya getirmenin yine o dünyanın dinamikleriyle mümkün olduğunu bilerek, çocuklardan doğru bir temasa yol veriyordur.

Bir Gün Herkes
Miyase Sertbarut
Resimleyen: Merve Atılgan
Editör: Burhan Düzçay
Tudem Yayınları, 128 sayfa

 

 

Show More