İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Hayır, hayır, daha fazla hayır!

Elin Viktoria Unstad’ın Sihir Sınavı isimli kitabı, Norveçli bir oğlan çocuğunun iki ayrı sınavla başa çıkma, sınavları aşma mücadelesine odaklanan heyecanlı hikâyesi.

Yazan: Sema Aslan

Henry, üç kardeşin en büyüğü. On bir yaşında. İki küçük kız kardeşi var. Annesi de babası da spor öğretmeni. Evleri, kayak pistine “bir taş atımı mesafede”. Lafın gelişi değil, sahiden de Henry taş atsa, piste düşer. Ancak bu, yasaklı bir davranış; piste sırf bu nedenle taş atmıyor Henry. Anne babası spor öğretmeni olduğu için, spor, evdeki başat konu. Bu elbette Henry’nin açıklaması. Biz, Norveçli ailelerin kültürel olarak da spora daha yatkın olduğunu düşünmek isteyebiliriz -kim bilir, belki de makul bir istektir bu? Ancak, Henry hemen hiçbir spora yakın ve yatkın bir çocuk değil. Denemediği şey kalmamış. İçinde top olan tüm sporlar, tırmanma ve kayma, atlama ve dalma… Ne varsa denenmiş. İşin özü şu: Henry futbol oynamaz, kayak yapmaz, sokaklarda oynamaz ya da diğer oğlanlarla takılmaz. Henry odasında saatlerce yapboz yapmayı seven, dikiş dikmekten, resim yapmaktan ya da el işi başka etkinliklerden hoşlanan sakin mizaçlı bir çocuk. Ne var ki, kız kardeşleri gürültülü ve kavgacı, ebeveynleri ise agresif derecede açık hava sporlarına düşkün. Ter döktürmeyen hiçbir faaliyet, görüş alanlarına bile girmez; televizyonda sporla ilgili programları izlemek hariç.

Hikâyenin daha en başında, puf! diyerek bir peri damlar Henry’nin odasına. Odasını kendi özel alanı olarak korumak Henry için zaten hep bir sorunken, şimdi bir de periyle uğraşmak, en hafif ifadeyle yorucudur. Peri, bir yapboz kutusunun içinden çıkar -manidar! Ancak ne peri ne de Henry, perinin orada olma nedenini bilir. Henry, bir hafta içinde teslim etmesi gereken bir yapboz videosunun heyecanı ve gerginliği içindeyken, yani bütünüyle yalnızlığa ihtiyaç duyduğu bir dönemdeyken ne zaman ne yapacağı belirsiz bir periyle karşılaşmıştır. Çıldırmamak elde değil diye düşünürüz biz okurken; çıldırmamak, bağırmamak, feryat etmemek… Fakat Henry’nin tepkisini şu “sade” cümleyle aktarmak son derece mümkün: Henry, odasında bir perinin bulunmasından son derece mutsuzdur.

Öte yandan peri de geçmek zorunda olduğu sihir sınavının gerginliği içindedir; bir krizi çözmek, gireceği sınavın en önemli parçası. Burada, Henry’nin yanında hangi krizi, ne tür bir sorunu çözmesi gerektiğini bilmeyen peri, günün sonunda tüm olasılıkları değerlendirip, sihirli değneğini çoğu kez yerli yersiz kullanmaktan çekinmez. Eh, böyle olunca olaylar da karmaşıklaşır, gerilim de tırmanır.

Henry, o yıl ilk kez Norveç’te düzenlenecek olan Dünya Yapboz Şampiyonası’na katılmak için 1000 parçalık bir yapbozu hiç bölünmeden, tek seferde tamamladığını gösterir bir videoyu birkaç gün içinde hazırlayıp, seçici kurula göndermek zorunda. Fakat boş kalan tüm vakitler, ailenin hep birlikte yapmaya ant içtiği spor faaliyetleriyle doldurulduğu için, bunu ne zaman, nasıl yapacağını bilemez. Diyelim erken kalktı ya da geç yatmaya karar verdi. Bu defa da bir küçük kardeş odaya girerek video çekimini bozar. Bu hikâyede en önemli ayrıntı, aslında Henry’nin kendi ihtiyacını ve önceliğini bir türlü ifade edememesi, nihayet konuşmayı başardığı anda da sesini kimseye duyuramamasıdır. Hikâyenin daha en başında, hayır deme arzusundan söz eden Henry, hemen hiçbir koşulda ailesine hayır diyememektedir.

Tüm zorlukları ve bir iki de macerayı atlatarak son son son anda ön eleme aşaması için videosunu göndermeyi başaran Henry, Dünya Şampiyonası’na katılmaya hak kazanır. Şampiyonanın başından bu yana, yarışmaya başvuran en genç kişi ünvanını da alır. Ama hâlâ, o noktada bile ailesine bu yarışmanın kendi için taşıdığı anlamı, önemi anlatamamıştır. Henry’ye tüm gözler kör, kulaklar sağır.

Sancılar içinde okuruz Henry’nin engelleri aşma mücadelesini. Ev ahalisi yetmezmiş gibi bir de ortalığı karıştıran peri de bir gerilim nedeni bu hikâyede. Sonunda, peri dediğimiz de Henry gibi bir çocuk; o da bazı engelleri aşmak zorunda, o da gergin ve heyecanlı. (Sırası gelmişken, peri bir oğlan çocuğu. Yapboz çözmek, dikiş dikmek, resim yapmak, odasında yalnız kalmak gibi tercih ve zevkleri olan Henry’nin, perinin oğlan oluşuna şaşırması -şaşırıyor çünkü-, biraz şaşırtıcı. Tüm zevk ve tercihleri, kolayca ve maalesef “kız işi” olarak nitelenebilecek bir oğlan çocuğunun, perileri “kız işi” olarak yaftalaması azıcık tuhaf.)

Hikâye bize en büyük sınavın kendi alanına sahip çıkabilmek olduğunu söylüyor. Yapboz yarışmasına katılabilmek için aşılacak engeller var, evet ama o engeller her türlü aşılabilir. Aşılması elzem olan engelse, başkalarının arzu ve doğrularının hayatımıza müdahalesidir. Esas sınav budur. Henry, kendi alanına sahip çıkabilme gücünü bulacak mı? Perinin görevi, bir yapbozun tamamlanmasına yardım etmek değil, basit ama hayati bir gerçeği hatırlatmaktır: Hayır, hayır ve daha fazla hayır!

 

 

 

Sihir Sınavı
Elin Viktoria Unstad
Resimleyen: Henry Bronken
Türkçeleştiren: Ayda Akça Akkoç
Hayalkurdu Yayınları, 120 sayfa
Show More