İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

“Babam bir kere öldü kör oldum…”

İspanyol illüstratör Nadia Hafid, ilk çalışması İyi Baba’da dingin ritimlerin içine hapsolarak, duygusal sorunlardan ve ruhsal arbedelerden uzak yüzeysel bir anlatıyla karşılıyor bizleri…

Grafik romanları neden severiz? Öyküde sınırsız yaratıcılık kadar, çizimdeki yeni tür ve tarzlar da bizi büyülediği için olabilir. Grafik romandaki sözün gücü, kompozisyonun ve çizilerin yaratıcılığı içinde dolaşmak bir süre sonra kendisine bağımlı kılan etkenlerdendir.

Kitapçıların raflarına bakınırken, karşımıza estetik yönü itibariyle iyi çalışmaları bulup çıkartmayı isteriz. Hatta bunun için sadece yazarın üslubu ve çizerin tarzını değil, iki sanatçının uyumunu gözetiriz. Sıradan bir öyküye bile çok farklı pencereden bakılması, konunun çizgiyle buluşmasına hayran oluruz. Onun haricindeki bütün olaylar hâli hazırda edebiyat dünyasının güçlü anlatımlarında karşımıza çıkar zaten.

Aile, baba sorunsalı, kadının toplumsal konumu, özel alanın iç dinamikleri ve çocukluk dönemlerindeki içsel çelişkiler edebiyat dünyasında sık sık işlenen konular arasındadır. Bir grafik roman ise bunu güçlü duyguları estetik boyutta ele alarak başarır. Duygusal sarsıntılara ve insanın tüm durumlarına tanıklık ederiz.

TRAVMATİK DÜNYAYA DİNGİN BİR PENCERE!

El Pais, New York Times, Economist, New Yorker ve Washington Post gibi yayın organlarında çalışmalarıyla ön plana çıkan İspanyol illüstratör Nadia Hafid’in ilk kitabı olan İyi Baba, aile içi dinamiklerin küçük bir kızın ileriki yaşlarda hayatını nasıl altüst ettiğini konu alıyor.

İspanyol sanatçı hikâyenin merkezine ise babayla yapılan hesaplaşmayı oturtmuş. Fakat duyguların (nefret, öfke, hayal kırıklıkları ve umutsuzluk) ağırlıkla ele alınması gereken bir çalışmada, Hafid’in üslubu ve konuya ilişkin bütünlüklü bir perspektif çizememiş olması, yüzeysel bir kitabın ortaya çıkmasına neden olmuş.

İnsan psikolojisinde aile ve özel alan olgularında yaşanan kırılmaların etkilerini göz önünde bulundurduğumuzda, İyi Baba oldukça dingin ritimlere sahip. Bir çocuğun veya yetişkinin dünyasından baktığınız zaman, böylesi bir travmanın “sakin” ilerlemeyeceğini bilirsiniz.

TEKDÜZE, KOLAYCI, RUHSUZ VE İFADESİZ!..

Zorluklarla ve büyük hayal kırıklıklarıyla çevrelenen bir dünyanın sarsıcı bir üslupla yansıtılmasını beklerdim. Bunun yerine rutin bir dünyanın içinde yüzeysel bir sorgulamayla karşı karşıya kalıyoruz.

Nadia Hafid, illüstrasyonlarıyla ön plana çıkan bir isim. O, bir anlamda dijital çağın anlatıcısı. Onun çizgilerindeki “duygusuz sadelik” bir bakıma bugünün yansısı. Tekdüze, kolaycı, ruhsuz ve ifadesiz!..

Evet, İyi Baba ebeveynleriyle kavgalı bir kızın öyküsü. Bir anlamda hesaplaşma girişimi. Dönemsel bir okumayla inceleyecek olursak, duygusal bir yorgunluğun ürünü. Tekelci ve rekabetçi dünyanın içine sıkışan “yılgın” ve “bıkkın” bir baba; sorumluluklarla tek başına mücadele eden “yalnız” bir anne… Ve bu büyük tükenmişliğin içinde sürdürülen hayat mücadelesi.

Tükenmişlik dediğimiz durum öyle bir boyuta ulaşmış durumda ki, çocuklar bu durumdan nasibini fazlasıyla alıyor. Doğal olarak, dağılan bir aile tablosu karşımızda beliriyor. İşte tam bu noktada okuyucunun beklentisi, çocuğun duygularını, annenin tekil mücadelesi içinde yaşadığı ikilemleri, terk edilmişliği ve duygusal kırılmaları tartışmak, hissetmek oluyor. Fakat ne yazık ki Hafid’in dünyasındaki çizgiler sessiz bir tekdüzelik içinde!

“KITSCH” İNSANIN GÖZLERİNİ BOYAR

Bu noktadan sonra şunu sormak gerekiyor; grafik roman bir sanat mı yoksa basit çizgilerin ve yüzeysel anlatıların düşük ölçekli yansıması mı? Dilerseniz Amerikalı sanat eleştirmeni Clement Greenberg’ün “Avangard ve Kitsch” makalesine göz atalım. Tüketicilerinde estetik etki yaratan ama herhangi bir sanat akımı kapsamında değerlendirilmeyen “Kitsch” için Greenberg şu ifadelere yer veriyor:

“Kitsch oldukça fazla avangard malzemeyi kendi kullanımı için değiştirir ve hafifletir. Her kitsch ürün tamamen değersiz değildir. Ara sıra değerli, halka dair özgün bir soluk içeren bir şey üretir ve bu tesadüfi, parmakla gösterilebilecek kadar az örnek, bu kadar çabuk kanmaması gereken insanların gözlerini boyar.”

Farklı disiplinlerin bir arada kullanıldığı melez bir yapı olan grafik roman, yüksek ve alçak sanat arasındaki açı üzerinden sıklıkla tartışmalara konu oluyor. Günümüzde bu tarzda üretilen sanatsal özgünlüğü ağır basan örneklerin sayısı giderek çoğalsa da grafik romanın günlük tüketim nesnesi mi yoksa başlı başına bir sanatsal ürün mü olduğu sorgulaması henüz bitmiş değil.

Üslubu ve konuyu işlemesi açısından Nadia Hafid’in çalışması günlük tüketim nesnesi mi yoksa ağırlıklı bir sanatsal ürün mü? Tutucu görünmek pahasına ekseni buradan çizmek taraftarıyım.

Kitabı edindikten sonra çalışmanın aile hayatı ve duygusal yoğunluğun hakkıyla yansıtıp yansıtmadığını sorgulamanız gerekiyor. Şahsen ben, bu kadar güçlü duyguları yansıtma konusunda, Hafid’in kaleminin ve anlatım gücünün yetersiz kaldığını düşünüyorum.

İyi Baba

Nadia Hafid

Türkçeleştiren: Bade Baran

Editör: Toprak Dramalı

Beta Byou Yayınları, 144 sayfa

Show More